Bilge Ata  
Site içi arama :
 
      Ana Sayfa   |   Din   |   Köken Bilimi   |   Güncel Makaleler   |   Araştırmalar   |   Belgeler   |   Hakkımızda   |   İletişim
 
 
 

 
Anket
Amerikalıların Kızılderililere yaptığı soykırım hakkında ne düşünüyorsunuz?
 Evet Soykırım yapmıştır
 Hayır Yapmamıştır
 Kısmi olarak soykırım yapmıştır

 
 
Ziyaretçi İstatistikleri
Aktif: 77
Bugün: 83
Toplam: 1.138.244
 

Üstün Zekalılar

Ü Z İ T E K

 

ÜSTÜN ZEKÂLILARIN TESBİTİ VE KORUNMASI İLKESİ

 

İki-üç yüz yıldan beri yaptığımız bilgi savaşını ne yazık ki, sıfıra sıfır; elde var sıfır olarak bitirmiş bulunuyoruz. Bu eğitim sistemiyle, daha uzun yıllar bilgiyi elde edemeyeceğimiz ise belli olmuştur. Hiçbir millet, gel de sana şu- şu ilimleri öğretelim demez. Bilimlerin her bir bölümünü kendi çabalarımızla öğrenmek zorundayız. Bilginin elde edilmesinin yollarını öğrendikten sonra, bilgiye giden yolları sürekli olarak açık tutmalı, bilgiye yatkın beyinlerle, yatkın olmayan beyinlerin teşhis ve tespitini yapmalıyız. Üstün zekâlıları, zeki olmayanlardan ayırmalıyız. Üstün zekâlı çocuklarımızın beyinlerini teşhis ederek, koruma altına almalıyız. Üstün zekâlılara ve dâhî beyinlere ÖZEL ÖNEM STATÜSÜ getirmeliyiz. ÖZEL ÖNEM STATÜSÜ’ nü özel yasalarla belirlemeliyiz.

 

ÜSTÜN ZEKÂLILARI TESBİT YASASI

 

1} Üstün zekâlı çocuklar ve kişiler koruma altına alınmalıdır.

2} Üstün zekâlı çocukların tanınması ve tespit edilmesi, çocuklar 5 yaşına bastıkları günden itibaren başlatılmalı

3} Herhangi bir sebepten ötürü üstün zekâsı açığa çıkarılamamış fakat sonradan üstün zekâlı oldukları anlaşılan çocuklar da aynı yasadan yararlanabilmeli.

4} Üstün zekâlı çocukların tespiti için gerekli olan teşhis, tanıma ve ortaya çıkarma yöntemleri bilimsel metotlarla yapılmalı.

5} Bu metotların tespiti, uygulanması ve sonuçlandırılması, Bilim Bakanlığı ve üniversitelerce bu konuda, varsa Türkiye’den bir kurul oluşturulmalı, yoksa başka ülkelerden getirtilerek en geç bir yıl içinde bu kurulun çalışma sistemleri yasalaştırılmalıdır.

6} Üstün zekâlıları teşhis etmek gibi bilimsel metotlar için, Yurt sathında sürekli bir uygulama alanı oluşturulmalıdır.

7} Çocukların beyin ölçümleri için {BÖMER} Beyin Ölçümleme Merkezleri kurulmalıdır.

8} Özel yeteneğe sahip çocukların tespiti ise aynı usullerle yapılmalıdır.

9} Zekâ özürlüler için iyi kötü eğitim yuvaları açılmış olmasına rağmen, üstün zekâlılar ve dâhî beyinler için böyle bir çalışmanın yapılmaması, Anayasa’nın eğitim özgürlüğü ve fırsat eşitliği ilkesine aykırıdır.

10} Eğitimde fırsat eşitliğini kabul eden Anayasa gereğince, hükümet vakit kaybetmeden bu aykırılığı gidermelidir.

11} Üstün zekâlı çocukların eğitimi, üstün zekâlılarca yapılmalıdır. Bunun için Özel Eğitim Yasası çıkartılmalıdır.

12} Üstün zekâlı çocuklar teşhis ve tespit edildikten sonra, en geç 15 gün içerisinde yetiştirilecekleri ÜSTÜN ZEKÂLILAR OKULLARI’NA kayıtları yapılmalıdır. Bu okullarda kendi dallarında uzman olan eğitimciler tarafından eğitilmelidir. Üstün Zekâlılar Liselerinde, Yrd. Doç. Dr. unvanından aşağıdaki eğitimciler ders veremezler.

13} Üstün zekâlı olmadıkları halde üstün zekâlıların arasına sokuşturulan normal zekâya sahip öğrenciler olursa; bunu yapan kurul hakkında, görevden uzaklaştırma yasası çıkartılmalıdır.

14} Bu Doktrinde gösterilen yönlendirilmiş okullardan ayrı olarak üstün zekâlılar ve dâhî beyinler, yetişecekleri bilim dallarına yönlendirilmeliler. Bu tür öğrenciler özel kurulmuş bulunan Üstün Zekâlılar Okullarında eğitim görmelidir.

15} Üstün zekâlılar yetiştirilirken aile ortamından, toplum yapımızdan, inançlarımızdan ve törelerimizden soyutlanmadan yetiştirilmelidir.

16} Toplumdan dışlanmışlık veya toplumdan üstünlük ve ayrıcalılık gibi ruhsal bozuklukların yaşanmaması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

18} Üstün zekâlıların tespiti ile ilgili yasal düzenlemeler başladıktan itibaren, bir yandan bu husustaki bilimsel çalışmalar yapılmalı, öbür yandan da üstün zekâlıların okuyacakları okullar, araç ve gereç, altyapı, laboratuar ve en önemlisi de uzman kadrolar yetiştirilmeye başlanmalıdır. Türkiye Üniversitelerinin bu konuda görevlendirilmiş bilim kurulları ile Bilim Bakanlığı bir yıl içerisinde hazırlıklarını tamamlamalıdır. Bu konuda uzman eksiklerini gidermek için ecnebi ülkelerin bilginlerinden ve varsa onların benzer çalışmalarından yararlanılmalıdır.

19} Türkiye şimdiden gerekli çalışmalara başlayarak ecnebi ülkelerden getirilmesi düşünülen bilim adamlarını getirme yöntemlerini kendisi seçmelidir.

20} Ecnebilerin bu hususta daha önce yapmış oldukları çalışmalar varsa onları şimdiden kendi yöntemleri ile anlamaya, öğrenmeye ve ele geçirmeye çalışmalıdır.

 

ÜSTÜN ZEKÂLILAR EĞİTİM KURUMLARI    

 

1} Üstün zekâlılar ilkokulu

2} Üstün zekâlılar ortaokulu

3} Üstün zekâlılar lisesi

4} Üstün zekâlılar üniversitesi

 

Yukarıdaki okullar ülkenin belli başlı bölgelerinde kurulmalı, üstün zekâlı çocuklar kendi bölgelerine yakın olan bölge okullarında sıcak bir ortamda eğitilmelidir. Üstün zekâlı ve dâhî beyinlerle normal öğrenciler bir arada okutulmamalıdır.

Üstün zekâlı ve dâhî beyinlerin ABD’ye ve AB’ye kaçmamalar-kaçırılmamaları için gerekli tedbirler alınmalıdır. Bu bölüm beyin göçü ile ilgili hükümlere tabidir. Üstün zekâlılar okulları üstün zekâlı gençlerin taşıdıkları beyin gücüne göre bölümlere ayrılmalı, her birinin hevesine, yönelişine ve beyin IQ suna bağlı olarak eğitim verilmelidir.

 

 

 

 

 

 

 

YÜZLEŞMENİN MANTIĞI

 

Girgeçlikle sırnaşıklığı birbiriyle karıştıranlar, toplumların şah damarını, kaytan bıyıkla karıştıranlar gibidir.

                                                           Bilge Ata

 

 

Yüzleşmenin mantığını değerlendirirken, karşımıza çıkacak ilk engel nefislerimizden kaynaklanan engeldir. Bu engelin aşılması oldukça zordur. Çünkü hiç kimse, nefsinin engelini kolay-kolay kıramaz.

Yüzleşmenin kendi nefsimizin dışındaki varlıklarla olması halinde, bu şahsiyetli kimlik vasfının/niteliğinin değerlendirmelerinden yararlanmakla birlikte tarafsız bir gözlem, hak ve adâlet tutkusu, dünyevilikten uzakta yetişmiş bir analiz/çözümleme gücü ile birlikte gerçeği arama sevgisine varır dayanır. Bu nitelikleri bir araya derlediğimiz zaman hem iç hem de dış âlemle yüzleşmeyi objektif bir yalınlıkla yapma imkânına kavuşmuş oluruz. Önyargısız ve art niyetsiz sırf gerçeği arama sevdasından yola çıkılarak yapılacak bu hesaplaşmanın hem kendi nefsimize, hem de bulunduğumuz toplum dokusuna büyük yararlar sağlayacağı bilinmelidir. Hak aşkından, Hakk’ın yerine konulması kaygısından kaynaklanacak böyle bir yolda yürümenin getireceği yankı da o oranda güçlü ve kalıcı olur.

Yüzleşme Doktrini yukarıda sıralanan meselelerin/sorunların bir-bir aralanmasına yönelik tespiti ile, Türk Milletine kendi öz meselelerini/ sorunlarını sosyolojik, pedagojik, siyasal ve bilimsel bazda ele alarak sırf tenkit yapmış olmak için tenkit yapan bir dünya görüşü sunmamış, aksine Türk Milleti’nin temel meselelerine  bilimsel ve doğru çözümler getirmenin yollarını da göstermiştir. Bir millet kendi kendisi ile yüzleşemiyorsa, içinde bulunduğu durumun muhasebesini erkekçe yapamıyorsa, çözümlenememiş meselelerin/sorunların çözümünü üretemiyorsa, yanlışlarının üstüne gidemiyor, doğru yapılanların takdirini ve tasvibini yapamıyorsa o millet, geleceğini nasıl teminat altına alacaktır?

Bilimlerde çağın gerisine düşmüş, hak ve adâlet kavramlarında mevcutları tükenmiş, soygun ve talan teorileri günübirlik yaftalar halinde takdir toplamış, siyaset sahnesinde büyük gedikler ve çatlaklar meydana gelmiş, eğitim hayatı bilimsellikten uzak düşmüş, üniversiteleri buluş yapamaz ve dünya çapında bilimsel proje üretemez olmuş, bankalarının için boşaltılmış, bunların yeri Milletin kesesinden alınan vergilerle doldurmuş, kapanın elinde kalan bir soygun furyası baş vermiş, Milletin yönetenlere güveni sarsılmış, medyası televolelere ve mankenlerin dedikodularına mıhlanmış, çivileri çığşamış, direkleri gevşemiş, demokrasisi genel başkanların iki dudakları arasına sıkıştırılmış bir demokrasiye mahkûm olmuş bir ülkenin hangi meselesini,/sorununu, hangi beyin ve iradeyle çözüme kavuşturacaksınız?

1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı/Gülhane Hat’tı Hümayunu ile Avrupa’ya kapısını açan Türkiye’nin bu kapıdan girip girmediği hususu bilginlerimizi çok uğraştırmıştır. Avrupalıların yüzyıllardır sürdürdükleri bilimsel çabaları ve bugün ulaştıkları noktayı, hemencecik oluvermiş sanmak, biraz safdillilik olmaz mı? Avrupalı uluslar Ortaçağın karanlık dehlizlerinde, el yordamıyla yürüme alıştırmaları yaparlarken, Doğuyu temsil eden Osmanlı Atalarımız, bu sahalarda gelişmişliği temsil ediyorlardı. Aradan geçen zaman bizdekini Avrupa’ya taşırken, Avrupa’daki bağnazlığı ve cehaleti de bize aktardı. Bu durum kum saatinin tersyüz edilmesi gibi bir sonuç doğurdu. Avrupa’da bilimsel çabalar sürdürülürken, bizde de bağnazlık ve cehalet derin uçurumlar doğurdu. Türk İslam tarihine altın  bilezik gibi takılan Farabiler, İbn-i Sinalar, Maturidiler, İbn-i Et Türkler, Şatıroğulları, Uluğbeyler, Alikuşçular, Hazerfenler, Lagariler , El-Cezeriler, Piri Reisler ve daha sayamayacağımız kadar çok  düşünce, fikir, bilim önderi, filozof, tabip, matematikçi, astronom, coğrafyacı ve robotçuların atalarının yerine, bir takım cühelalar bağdaş kurup oturdular. Sonra da herkesin bildiği geriliğimiz gün yüzüne çıktı. İşte böylece dosta düşmana karşı perişan olduk. Her alanda geriledik, koskoca Cihan Devleti {Süper Güç} yıkıldı. Bu yıkılan Vatan Topraklarından yeni bir Vatan çıkarmak için bir avuç kahraman ortaya çıktı. Kimi bir dağ başında, kimi bir dere kenarında, kimi ise bir düz ovada kara topraklara düştü. Gencecik bedenlerini bu Yüce Milletin geleceği için yerlere serdiler.

………………………………………………………………………………………………………………………….............................................

*} Yüzleşme Doktrini Rüstem Kocadurmuşoğlu-Bilge Ata. Zirve Basımevi 2002 Adana s:21 den 24 e dek

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………


 
  2025 © Bilge Ata. Tüm Hakları Saklıdır.   Son Güncelleme Tarihi: 05.07.2017Tasarım & Kodlama: -