AYOVA>İOWA>AY OYMAĞI;
AY Oymağı, Türklkerin en Büyük ve dünya’nın dört bucağı ile yedi iklimine yayılmış Oymaklarından birisidir. AY’ların, dünya’nın pek çok sahasına yayılmış olduklarını artık tespit ederek belgeleyebiliyoruz. Asya’dan Avrupa'ya, Filistin’den Turkomanya’ya/Güneydoğu Anadolu'ya kadar AY'ların eserlerini görüyoruz. Turkomanya/Güneydoğu Anadolu, kadimden {eskiden de eski} beri, AY'ların öz Yurdudur. AY Türkleri yalnızca , Turkomanya’da/Güneydoğu’da yaşamamışlar Filistin ve Balkan sahasında da bunların kadim {eskiden de eski} eserleri halen yaşamaktadır. Turkomanya’daki/Güneydoğu’daki eserleri ise yer yüzüne çıkartılmayı bekliyor. AY'ların torunları şimdi kendilerini başkalaşmış olarak ifade eden kadim Türklerin çocuklarıdır. Bu kadim Türkler, M.Ö: 10 bin yıl önce buraları yurt edinmiş kadim Türkler iken, zaman içinde uluslaşmalar başlayınca bir kısmı Samileşmiş, bir kısmı, Grekleşerek Helenleşmiş, şimdi de bir kısmı Kurmançulaşarak Kürt kimliğine girmiş Kadim Türklerdir.
AY'lar yani, AY Oymaklı Türk'ler, yukarıda tespit edilen sahalarda Yurt tutmuş olmakla birlikte bir kısım AY Oymaklı Türkler, engin denizlere açılarak, Okyanusları aşmış, kendilerinin Türkçe MEKSİKA diye ad verdikleri topraklara ayak basmışlar ve buralarda kadim Türk AY Medeniyetini kurmuşlardır. Onlara Yerli denmesi, büyük bir hakarettir. Onlar bu Kıt'anın Yerlileri değil, sahipleridir. Bunlara Is'lar yani sahipler demek hayırlıdır. Bunun bir anlamı da Efendiler olmak gerekir. İngiliz Yankeleri, daha önce vahşi Engizisyon işkencecisi İspanyollar gibi davranarak bu Yafetik Soyluları kırıp geçirmiş, toplu Soykırım uygulamışlardır. İngilizcedeki Master sözü, tam da bunlar için söylenmelidir. Çünkü Bunlar Sahipler, Efendiler, majestelerdir. Değerli Üstadımız Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan: “Kızılderililer ve Türkler” adlı Kitabında: Başka komik uydurmalar da yapmıştık diyor ve şöyle ekliyor:
" Türkler Amazon Nehrini keşfedince, 'amma uzun' diye bağırmışlar, böylece Nehrin adı olmuş " Veya ABD'nin " İOWA " Eyâleti { AYOVA}, Ay'a benzeyen bir Ova olduğu için ona bu Adı Türk'ler takmış" gibi, {aslında Ayova} " İowa'nın Ay'a benzer ovası da yoktur. Şimdi bu şaka benzetmelerini ciddî-ciddî söz konusu yapmak, Amerika'da İZ bırakan gerçek Türkçe sözler hakkında kuşku uyandırır.“ 1
.........................................................................................................................
1} Reha Oğuz Türkkan Kızılderililer ve Türkler. :S=59.
....................................................................................................
Değerli Bilginimiz Türkkan’ın görüşlerine katılmamak mümkün müdür? Biz tam bu noktada işin ciddî bir yönünü ele almak istiyoruz. Yaptığımız çalışmalarda isabet edebileceğimiz gibi, yanılmamız da mümkündür. Kul kusursuz olmaz sözü, bu gibi durumu açıklamak için söylenmiş olmalıdır.
Amerinya Kıt'asındaki İOWA/AYOVA/AYOYA Ülkesi, şimdi ABD li Yankelerin bir Eyaletidir. Adı da halâ İOWA/AYOYA; AYOVA'dır. Bu Ülkenin Ay gibi düz bir Ova olmasından ötürü bu Ülkeye İOWA, AYOVA denilmemiştir. Bu Ülke, Kadim Türk AY Oymağı'nın Kadim Yurdu olduğu için AY Türklerinin adı ile anılımaktadır. AY Oymağı Balkan Sahasından Filistin'e, Orta Asya'dan şimdi kendilerini Kürt olarak tanımlayan Güneydoğu Anadolu'nun/Turkomanya’nın en ücra köşelerine kadar bu AY Oymağı'nın yerleşim alanlarıydı. Kadim devirlerden beri sürüp gelen bu yerleşmeler sadece bu sahalarla sınırlı kalmamış, Eski Kıt'a olan Asya'dan Avrupa'ya kadar AY Türkleri yayılmışlardı. Şimdi AY Oymağının izlerini aslında eski olan ve fakat Kolomp ile bağlantılı olarak Yeni Kıt'a olarak dillendirilen Amerinya Kıt'asında da bu Türk AY Oymağının izlerini buluyoruz. Onların kadim Yurtları olan Ülkeye de İOWA/AYOYA/AYOVA denilmektedir. Yusuf Ziya Merhum’un AY oaymağı ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamalarında geçen ARTAMIŞ sözü hakkında İbn-i Mühenna Lügatindeki farklı açıklamarı belirterek Yusuf Ziya’nın açıklamalrına başlayacağız:.
Yusuf Zıya, İbn-i Mühenna Lügatindeki Arapça metni vermiş, ama çevirmeyi unutmuş olmalı ki, metin var tercüme yoktu. Bu sözlüğün ilk çevirisi 1934 yılında yayınlandı. Yusuf Zıya'nın açıklanan sözü, yazışı ile bu sözlüğü çeviren Abdullah Battal'ın yazışlarında farklılık var. Yusuf Zıya bu sözü Artamış olarak yazdığı hâlde, Çevirmen Abdullah Battal. Artmış şeklinde yazmıştır. Anlamı ise: Bâkire kalmış kız demekmiş.. Maarif V Yayınları İstanbul S=11
“Türkçe'de: Artamış: Artamak fiilinden aşmak, dağ, deniz aşmak, menzilleri geçmek, mekânları değiştirmek/Tayy'i Mekân etmek demektir. {Tayy’i Mekân- ile ilgili geniş açıklamalar yapacağız. O Bölümü yoklayınız.}
Artamış: Arda kalış, sonraya kalış, çoluk-çocuğun ölümünden sonra hayatta kalış = eski, geçmiş.
Ertemiş: Ertem=Erdem sözünden fazîlet; edep ve terbiye.
İrtemiş: irte sözünden irken, erken = tan
Erteni=erteniş: AY bedenli, ay gibi beyaz kadın; saf ve parlak inci. Bunlardan başka bir tek İbn-i Mühenna Lügatında Artamış sözü, " El-matrahu-hû li bikrihâ" sözü ile açıklanıyor.
Ben öncelikle Ay anlamının Erteni sözünden alındığı, böylece Ertemis'i yavaş-yavaş N harfinin yakın telaffuzu dolayısıyla M harfine dönüşümüyle ERTEMİS şekline dönüştüğü görüşündeydim. Fakat konuyu derinleştirdikçe bu fikir ve görüşten döndüm. Aksine AY anlamının dağlar, denizler dolaşan ARTAMIŞ sözünden alınmış olduğuna kanâat getirdim. Gerçekten AY, özellikle hafif veya farklı bulutlu gecelerde duraksamadan yol alır gibi görünür. Hızlı ve tekdüze hareketiyle bir gece içinde uçsuz bucaksız uzay'ı dolaşır. Okyanuslar üzerinden aşar, yüksek dağlar üzerinden geçer, geniş ovaları dolaşır. Böylece konaklama yerlerini geçer gider. Gerçekten yukarıda hatırlattığımız resminde ARTEMİS, Okyanus'un tepesi üzerinde omuzundan itibâren bir hilâl hâlinde resm olunmuştur. İki yanında iki yıldız resmi, iki çıra vardır. İşte deniz aşmak, dağ geçmek sûretiyle dolaşması özelliğindendir ki, AY' IŞĞI unvanlarından biri ARTAMIŞ olmuştur.
Bunu pekiştiren olay da ERTEMİS'İN- -HEKAT "EKAT" unvanı'nı da almış olmasıdır. EKAT kadîm zamanlarda ARTEMİS’TEN ayrı bir ilâh idi. Fakat nitelikleri ve özellikleri aynı olduğu gibi temsil etiği şey de, yine AY'dan ibâret olduğu için daha sonra ARTEMİS ile hepten birleşmiş ve ARTEMİS EKAT, unvânını almıştır. Aynı unvan ARTEMİS’İN kardeşi olan APOLLON'A dahi verilir. APOLLON EKATUS adını alır. Mitologlar EKAT için " Gece aydınlığının bir diyonitesi AY’A âit bir ilâh'lıktır." derler. EKAT sözünü açıklayıp yorumlarken BRİLLANTE, ECLAT parlak, nûrlu anlamını verirler ise de temsil ettiği GÜNEŞ ile AY olayından alınarak yaklaşık bir anlamdır. Gerçekten ECLAT'ın/Eklat’ın daha başka, daha derin bir anlamı vardır. Ben önce ECLAT’IN, AGA, AGA'ÇI sözlerinden olduğu düşüncesindeydim. Gerçekten Türkçe'de EKEÇİ; büyük kızkardeş, EKE büyük erkek kardeş anlamınadır. ERTEMİS, APOLLON’DAN bir gün önce doğmuş olmasına ve her ikisi kardeş olmalarına göre büyük kızkardeş anlamına ARTEMİS EKECİ, denilmiş olduğu, EKECİ sözü, EKATAY şekline girdiği düşüncesinde idim. Fakat bu durumda APOLLON küçük kardeş olmak durumunda buna da EKATOS unvanı {ungunu} verilmiş olması anlamsızlaşıyordu. Bundan dolayı düşüncemi çabucak düzelttim. Türkçe'de ÖKAT tarzında ayrı bir söz buldum. Anlamı; “ BATİ “ idi. Pek muntazam harekette bulunan şey demektir. Gerçekten AY BATİ idi. Düzenli hareket göstermekteydi. AY, bu düzenli hareketiyle hilâl'den dolunay'a, dolunay'dan hilâl'e kadar durmadan düzenli yenilenip durmaz mı? İşte bu düzenli hareketleri sonucudur ki, AY’A ÖKAT ungun'u verdirmiş. Türk Boy'larından bir kısmı ARTEMİS ungunuyla tapınırken, bir kısmı da ÖKAT ungun'uyla tapınmayı sürdürmüştü. Klasik devre yakın zamanlarda Boy'lar ve Oymak'lar bir birine karışırlarken aynı şey'i temsil eden bu sözler birleşerek ERTEMİS ÖKAT olmuştur. İşte nasıl ÖKAT’IN düzenli BATİ’YE hareketi düşüncesinden AY’IN ungun'u olmuş ise, ERTEMİS'TE konak yerlerini aşma fikrinden AY’IN bir unvanı olmuştur.
APOLLON'A da EKATİYUS denilmesi, onun da BATİ; düzenli hareketi görüşünden kaynaklanır.
ARTAMİS’İN konak yerlerini aşarak uzak yerlere ulaşması görüşünden, AY'IN unvanı oluşunun başka bir belgesi de ARTEMİS’İN bazen kanatlı olarak resmedilmesidir. Bu kanatlar gökteki sürekli uçuşun işaretidir.
Etyen de Bizans'ın tanıklığından anlaşıldığı üzere LİDYA'DA ARTEMİS’İN ungunlarından birinin { aiqopia} AİTOPİA/AYTOPYA şeklinde olması, LİDYA’LILARIN SOY'LARINI tesbit ve tâ'yin etme yönünde bizim için çok büyük kıymete sâhip bir işârettir. Gerçekten { AYTOPU } terimi, hâlâ Türk dilinde kullanılmaktadır. AY Kurs'unu / Çemberini ifâde eden bir terimdir. Bu sözün kökenini ve etimologysini/türemesini tesbit etme işinde söylediği söz, türetme yönünden doğru olmamakla birlikte yine de pek çok değere sâhiptir. Çünkü { aiqein } AYTIN sözü, Türkçe { AYDIN } sözü olup parlak ve nûrlu anlamına olan bu söz dahi LİDYA dilinin nasıl bir dil olduğunu bize açıklamaktadır.
Bazı unvanları da oldukça anlamlıdır. KILE' de ve başka yerlerde {aelasojor oV } SLASUFOROS 2 { ailasia } SELESYA 3 adını alırdı. Türkçe SİLEMEK, OKŞAMAK, sevgi göstermek, hayır dilemek ve şerefle davranmak anlamlarınadır ki, burada mehtab'ın okşayıcı ve sevinç verici aydınlığından kinâye olarak şevk ve mutluluk veren anlamınadır. Sonundaki{ FURUS=VERİŞ } sözdür.
Başka yerlerde { mounixia} MONİKYA diye nitelendirirlerdi ki, Türkçe'de { MONİK }=HÜZÜN VE KEDER anlamlarına olup bu terim ile AY'IN SOLGUN IŞIĞIYLA HÜZÜNLÜ ÇEHRESİNE işâret olunmak isteniliyor.
Yine bunun gibi ERTEMİS { josjoroV } FOSFOROS 4 adını alırdı ki, bu gün genellikle FOSFOR denilen sözdür. Fakat aslı çok dikkat çekicidir. FOSFOR VERİŞ anlamına olup Türkçe'nin VERİŞ sözüdür. FOZ sözü ise Türkçe'nin BOZ sözüdür ki, bu gün yalnız renkte kullanırız Boz renk gibi. Gerçekte boz, ak ile kara arasında, aydınlıkla karanlık arasında bir hâldir. Daha doğrusu her iki hâlin birleştiği bir durumdur. Ne güneşin aydınlığı gibi parlak bir ışık, ne gecenin karanlılğı gibi karanlık bir durum olmayıp bu, ışık ile karanlık arasında orta bir aydınlık, ak ile kara'nın karışımı bir durumu anlatır. İşte AY'IN nûru da gecenin karanlığını silen, fakat güne gibi Dünya'yı aydınlatmayan zayıf bir aydınlık olduğu, AY ışığında aydınlıkla karanlığın karışmış olduğu için buna BOZ denilmiş, AY'A BOZ VEREN, yani BOZ RENKTE bir ışık yayan unvânı verilmiştir. İşte FOSFOR sözünün aslı budur. ERTEMİS te bu unvânı almıştır.
..........................................................................................................................................................
2} Pozanyas 1, 31.,4.; 3} Hezekiyus Selesya.; 4} Pozanyas 4, 31, 10.
...........................................................................................................................................................
Kaldı ki yine aynı köke ve aynı söze dönen EBE'LİK düşüncesi de, ARTAMİŞ sözünün geçkin, ihtiyar anlamlarından alınmıştır. İhtimâl ki, bu anlamlar sürekli olarak kadın şeklinde düşünülen AY'IN insanlığa nispetle pek kadîm olması, bununla birlikte hayatta kalması, böylece geçkin, ihtiyar olması düşüncesinden alınmıştır. Gerçekten EBE'LİK vaktiyle uzun süre çocuk doğurmuş ve doğurtmuş, doğum olayında deneyimli, ayrıca da bu konuda beceri elde etmiş, ihtiyar kadınların meslek ve sanatı olması dolayısı ile KARI'LIK fikrinden KABLE'LİK fikrine, KABLE'LİĞİ koruyan doğa'nın gizli gücü düşüncesine geçilmiştir.
Hezekiyos'un Güneşin doğuşunun habercisi olarak nitelendirdiği ARTEMİS, hiç şüphe étmiyorum ki, İRTEMİŞ sözüdür. İRTEMİŞ Türkçe'de ERKEN ve YARIN anlamlarından başka TAN, FECİR anlamına gelir. Nasıl bir takım Türk Boy ve Oymakları en kadîm şafak'a tapınıyorlar, böylece { Bel } veya Güneş veya { İL } ilâh'ına secde ediyorlar ise, bir kısım Oymak da aynı TAN’A { EYMÜR } unvânıyla tapıyorlardı. 5
Klasik Devrin başlangıcında oymak'lar gibi sözler de bir-birine girerek ARTAMIŞ ile İRETEMİŞ arasındaki fark anlaşılmamış, bunların hepsi ERTEMİŞ sözünde toplanmıştır. Bunun açık belgesi unvanlarından birinin İMERA olmasıdır. İMER Türkçe'de TAN anlamınadır. Bu sözü gün ve gündüz
............................................................................................................................
5} İmer ilâh'ının başka bir alanda ne büyük önem kazandığını ileride göreceğiz.
............................................................................................................................
anlamına almışlardır ki TAN, gün'ün başlangıcı olduğu için bu kullanış hiç te yanlış değildir. İşte Hezekiyos'un bu kıymetli tanıklığı, gündüz anlamını verdiği { hmera } HİMERA sözünün işâretiyle, güneş'in doğuşunun habercisi olmak üzere nitelediği ERTEMİS’İN İRTEMİŞ sözü olduğunu, açıkça ispat etmektedir.
Güneşin doğuşunun habercisi, unvânı olan { aggeloV } ENGELOS sözünün { ÖN GELİŞ }={ ÖNCE GELİŞ, ÖNCE GÖRÜNÜŞ, ÖNCE ULAŞ’IŞ } deyimi olacağına hiç kuşku edilmemelidir.
ERTEMİS'İN bekâret ve {yazıksızlık } masumluk ilâhe'si olması niteliği, Türkçe'nin {ERTEMİŞ} sözünden alınmış görünüyor. Türkçe'de ERDEM=ERTEM sözü, fazîlet ve edep anlamınadır. Edep ve bekâret ise, bir kadının en gurur verici fazîletidir.
Görünüyor ki, bazı oymaklar, kadınlarda bu çeşit fazîleti pek saygıya lâyık biliyorlar, buna da bir çeşit ulviyet / yücelik sıfatı veriyorlar. Sonraları yani kılasik devrin başlangıcında söylediğimiz üzere, sözlerin yakın kullanılışı, bunlar arasındaki farkı kaldırmış ve değişik yüceliğin niteliğini Ertemis sözünde toplamıştır.
İbn-i Mühenna Lügati: ARTAMIŞ sözü, "el mutahhara hu li bikrihi," diye açıklamıştır Kİ, sözün söylenişinin ERTEMİS olacağı şüphesiz gibidir.
...........................................................................................................................
Not: İbn-i Mühenna Lügatinin açıklaması yukarıda geçti.
……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………….……………
ERTEMİS'İN avcılık niteliği, ARTAMIŞ sözünün anlamına bağlı görünüyor. Avcılar dağlar, dereler aşmak sûretiyle avlandıkları gibi, deniz avcılığı ile uğraşanlar da denizleri dolaşarak avlandıklarından, dağ tırmanıp deniz aşmak anlamına olan söze avcılık unvânı yaraşır. Çoğunlukla yanında bir köpek taşıması, geceleri köpeklerin AY'A karşı havlaması ilişkisinden alınmış olduğunda mitologlar birleşirler.
Efesus, ERTEMİS'İ uzun ömre sâhip kadın, kocakarı anlamına bağlı görüyor. Doğrudan doğruya FİRİK'YALILARIN NANA' SININ { NENE }6 tamâmen aynı söz plduğu görülüyor. KİBELE de denilen NANA, yani büyük ANA, nasıl üzerinde yaşayan yaratıkları doyuran YER'İ, yani YER ANA’YI temsil etmekte ise, bütün çocuklarından sonra dâimâ hayatta kalan ARTEMİS dahi tamâmen uzun ömre sâhip KOCA KARI’YI, yani YER ANA’YI temsil etmektedir. Alt kısmında değişik hayvanın resmi, üst kısmında sayısız memelerin var olması, bütün bu yaratılmışları kendi sütü ve kendi vücûduyla YER ANA’NIN beslemekte olduğunu tasvir etmişler.
ERTEMİS'İN, EKAT'IN temsil ettiği AY'I temsil eden başka bir ilâh'e de, Yunanca { io } İYO denilen ilâhe'dir. İYO şekline konulan bu söz, pek açık bir biçimde " AY " sözünden bozulmuştur. ARQ'LARIN 7 ağzında İYO; AY demek olduğu hakkında tarihî belge vardır. 8 Şu kadar ki, mitolojide bunun için oldukça garip bir masal vardır. İYO ARQ’LI'larda İNAKOS "İNAK" Irmağı'nın kızı'dır. ZEUS bunun güzelliğine vurularak baştan çıkarır. Zeus'un eşi Era, bundan kuşkulanınca Zeus olayı inkâr edebilmek için İYO'yu inek şekline sokar. Bunun üzerine ERA ineği ister. Korumak için ARGOS'A teslim eder. İYO, EREMİS aracılığı ile ARGOS’TAN kurtulunca öfkesi artan ERA, intikam kastıyla buna öyle sıkıntı veren bir sinek musallat eder ki, Mısırda rahat buluncaya kadar Dünya'nın dört bir yanına bu zavallıyı koşturur.
........................................................................................................
6} Azerbaycan Türkçe'si Sözlüğü, Seyfettin Altaylı. MEB. İstanbul 1994 C=2. S=913: " Nene isim: 1- Nine. 2- bazı yerlerde anneye hitap şekli. 3- yaşlı ve saygı değer kadınlara hürmet ifâdesi seslenme şekli.//çok yaşlı kadın."
7} Divan age. C=4. S= 191." Erk: saltanat, sözü geçerlilik, iktidar, erk: seçme,"
8} eustat ad dion 92 suidas. v. { i w } İYO. Herod techu ed. Lentr 1, 347 30 348
.............................................................................................................................
{NOT: Erk sözü Yunanca'da korununca €rk sözünün Yunanca olduğu sanılmıştır. Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü age. C=1. S-388. " Erg: isim: Yunanca: İş. Enerji ölçüsü birimi." denilmiştir ki, Erk sözünün Yunanca ile hiç bir köken bağı yoltur. Erg sözü, öz-be öz Türkçe'dir. ENERGY>ENERJİ sözü dahi Türkçeden Batılı dillerde kalmıştır. Herakles Bölümünü yoklayınız. -Bilge Ata-}
............................................................................................................................
Bir rivâyete göre İstanbul Boğazını geçerek Anadolu'yu Kuzeyden güney'e dolaşır. Sonra FİNİKE’DEN geçer.9 Başka bir rivâyete göre Kafkas'a Promete'nin yanına kadar gider. Sonra tekrar Avrupa'ya, tekrar İspanya'ya, sonunda Etiyopya'ya gelir. 10 En sonunda Mısır'da mâcerâsı sona erer. ZEUS, eliyle ona dokunarak yeniden insan şekline döndürür..
Heredot Doğu ile Batı'nın düşmanlığı'nın başlangıcının, ARGOS Kıralı İNAKOS’UN Kızı İYO’NUN FİNİKE’LİLER tarafından kaçırılması olayı olduğunu söylemek sûretiyle İYO masalına başka bir çeşni katar. 11 Eskiler, kaçırılan bu kızın, Antıyoha, Gazze, Ninos gibi Doğu'nun bir çok kent'inde izlerini sürerler. 12
Bazı yazarlar da İYO kaçırıldıktan sonra Babası ve kardeşleriyle pek çok kahraman tarafından aranıldığını, izlendiğini söyleyerek Sûriye'de İYO YOLU, KAR'DA/KARLUK'YADA KİRNOS, KİLİKYA’DA TARS kasabalarının
kurulmasını bu geziye bağlamak isterler. 14
........................................................................................................
9} Eşil.Supliant.; 10} Promete.; 11} Heredot 112} ve 130. Süvidas. İyo, İyodur,. 6, 4 İstrabon. {Ştrabon} 13} Maspero: Şark Milletlerinin tarih-i kadîmi S=350.14} aynı eser
.............................................................................................................................
Bu hikâye AY'IN sürekli olarak konak yerlerinden geçmesi düşüncesinden doğmuştur. Ama bana kalırsa bundan daha çok AY adıyla anılan ve böylece theophrique/İlâhî kökenli bir ad olan bir Oymağ'ın değişik iklimleri dolaştıktan sonra, Mısır'da yerleşmiş olduğunun bir eseri gibi görünüyor. Gerçekten bu günkü Güneydoğu Anadolu’nun bir bölümünde yaşayan Kürt’lerin yaşadığı yerde, AY adlı bölge vardı ki, bu AY OYMAĞI’NA ait olduğunda tereddüt edilemez.
Yunanistan'da İYO nâmıyla AY’A tapılması bu Türk Oymağı'ndan bir bölümünün Yunanistan'da yerleşmiş olacağını ispat eder. İhtimâl ki, başka
bir bölümü Mısır'a kadar gelmiş, oraya " AY'A" Mezhebini götürmüştür. “İZİS bölümüne bakınız". İYO hakkındaki bu söylencenin kaynağı işte bu AY Oymağın’nın dolaştığı yerlerin hatırasıdır.
Yine AY'A ait olan ilâhe'lerden birisi de İFİYENİ { ijugeni } adı'yla anılan bir İlâhe'dir. Fakat o, bizzat AY mıdır, yoksa AY'IN tecellisinden bir şey midir? Burası pek belli değildir. Herhâlde bu AY olayını içermektedir.15 Bana göre İFİYENİ bizzat AY değildir. Ama AY'IN ışığıdır. Türkçe { İBİN } sözünün aynıdır. Gerçekten { İBİN } Türkçe'de {NÛR} anlamınadır. Bizzat AY olmayıp yaydığı ışık anlamına, yani soyut bir anlamı ifade etmesinden dolayıdır ki, mitolojide, anlamı kesinlik kazanmamış ve ancak AY'A ait bilinmeyen bir olayı temsil etmekte olduğu kabul olunmuştur.
.............................................................................................................................
15} De Şarm. Yunan ve Roma Atikiyat Kamusuna bakınız.
.............................................................................................................................
Daha garibi Yunan'lılar AY IŞIĞI anlamına olan bu İFİYENİ ile AGAMEMNON’UN kızı İFİYENİ’YE ait bir hikâye'yi bir-birine karıştırmışlardır. TURİA; { TUROYA; TUROVA } Savaşlarına hazırlanarak gemilerine binmiş olan Yunan prensleri, düşman oldukları kendi öz soylarının yaşadığı Asya sahiline yanaşmazdan önce " EBE " yani AĞRİYOS {EĞRİBOZ Adası } sahiline yanaşmışlar idi. Orada EREMİS ilâh'ına ait olan bir ormanda avlanmaya çıkmışlardı. AGAMEMNON orada bir geyik vurmuş ve EREMİSTEN çok becerisi olduğundan söz ederek övünmüş idi. AGAMEMNON, İlâh'e EREMİS'İN gazap ve hiddetini davet etmiş olduğu için İlâh'e bir fırtına çıkarmış, gemiler hareket edemeyecek hâle gelmiş olduğundan İlâhe'yi sakinleştirmek yolunda bir takım sebepler aramaya mecbur olmuş idi. Bunun üzerine kâhin KALHAS'A baş vurulmuş, o da Kıral'ın kızı İFİYENİ'NİN ilâhe'ye kurban verilmesi gerektiğini açıklamış idi. AGAMEMNON bunu asla kabul etmeyeceğini açıklamış ise de OLİS, onu ikna etmeyi başarmış olması üzerine Yunanistan'a bir gemi gönderilerek AGAMEMNON’UN kızı İFİYENİ eşiyle evlendirilmek bahanesiyle AĞRİBOS {EĞRİBOZ} Adasına getirilmiş idi. Kızcağız evlenmeye davet edildiğini sanırken babasının İlâhe'ye karşı yaptığı kusurun kefareti için kurban edileceğini gördü. AGAMEMNON'UN kalbi ıstırap ve hafakan ile dolu olduğu halde Avcı İlâhe'nin hışmını ve gazabını dindirmek uğruna kızının kurban edilmesine razı oldu.
Bundan sonra kurbancılar kızın yüzünü İlâh'lığın mihrabına koyarlar. Kurbancı, kızın boğazından bıçağı vurunca kan, yeri kızartır. Kan kızın kanı değildir. Kız kaybolmuş, yerine bir geyik gelmiştir. KALHAS, Yunan'lılara; İFİYENİ'NİN ölmediğini İlâh, onun yerine bir geyik getirdiğini açıklar.
Bu hikâye bize Hz. İbrahim ile Hz. İsmail {sav}'i hatırlatmaktadır ki, her iki kurban etme olayı, aynı kökenden, aynı Soy'dan yayılmakta olduğunu gösterir. Ortadan kaybolan İFİYENİ, daha sonra TURİT’TE yani Kırımdaki ERTEMİS Tapınağında münzevi {kuytu} ve dinî bir hayat yaşayarak uzun süre orada kaldıktan sonra güya kardeşi OREST tarafından kurtarılarak Ülkeye geri getirilmiştir.
Her ne hâl ise Yunan'lılar İFİYENİ'NİN gerçek rolünü, gerçek anlamını anlayamamış oldukları gibi AGAMEMNON'UN kızı İFİYENİ'NİN hikâyesi'yle, IŞIK İlâhe'si olan İFİYENİ'Yİ bir birine karıştırmışlardır. Gerçekte İFİYENİ, IŞIK, NÛR anlamına olan İBİN' sözüdür. AGAMENON'UN kızının adı dahi bir anlamda bir kıza verilmiş bir ad'dan başka bir şey değildir. 16
............................................................................................................................................................
16} Yusuf Ziya Yunan’dan evvelki Türk Medeniyeti 1928 Arap harfleriyle
............................................................................................................................................................
{Not: Bu iki kurban konusu, ayıntılı olarak yayınlanacaktır. O bölümü yoklayınız.}
İOYA>İOVA-AYOYA>AYOVA
İOWA; AYOVA sözü, ile ilgili olarak şu tespitleri yapabiliriz. Öncelikle bu İOWA, yani AY-OVA sözünün AY gibi bir Ova yakıştırması ile ilintisinin olmadığını Muhterem Reha Oğuz Hocamız açıklamıştır. Bu sözün açılımını gücümüzün yettiği kadarıyla ortaya koymuş bulunuyoruz. Buradaki OVA sözünün ova ile bir ilgisi yoktur. İA, İYA, YA son eki, Türkçe bir ektir. Bütün dünya dillerinde bulunan kadim sözlerimizden birisidir. Bu söz Millet/Ulus adının ardına gelirse: Ülke, Vatan, Toprak, Yurt, memleket anlamı verir. Boy, Oymak adının ardına gelirse Toprak, memleket, arazi anlamı verir. Bu OVA sözü, tıpkı TUR-OVA sözü gibidir. TUR-OVA, TUR-OYA, TUR-İA, TUR-İYA sözlerinin hepsi, de aynı nalamı veririler. TUR-OVA; TUR-İA, TUR-İYA sözleri Tur’un, Türk’ün Ülkesi, Vatanı, Yurdu, anlamına Türkçe'dir.
TUR-OVA / TUR-İYA Tur'ların, yani Türk'lerin Yurdu, Vatanı, Ülkesi anlamına geldiği gibi; AY-OVA/İOYA/İOWA da AY'ların Ülkesi, Vatanı, Memleketi, Yurdu anlamına gelir bir terimdir. Bu sözler, bütün dünya dillerinde aynı anlamı veren aynı kalıptaki Türkçe sözlerdir. Rus-YA; Rus Ülkesi, İtal-YA; İtalyan Ülkesi, Biritan-YA Biritanların yani Birincilerin, aristokratların ülkesi, Brezil-YA; Brazillerin Ülkesi anlamına gelir. İO-YA yani AY-OVA da AY Türk'lerinin Yurdu, Ülkesi, Vatanı, Yurdu demektir ki, bu AY'LAR, kadim devirlerde Güneydoğu Anadolu,/TURKOMAN-YA, Filistin, Orta Asya, Balkanlar gibi sahalarda Yurt tutmuşlardır. Amerinya Kıt'asına ulaşarak oralarda da kadimden beri Yurt tutmuş olan kadim AY Oymaklı Türkler, bu yeni Kıtada kurdukları Devlete ve Ülkeye İOWA/AY-OVA denir ki, AY’ların Ülkesi, Vatanı, Yurdu demektir.
JÜPİTER’İN AY’I İO>AYO
Jüpiterin bir uydusu keşf edildi. Bu uyduya Türkçe bir ad olarak İO>AYO adı verildi. Ay, Dünyamızın uydusdur. İO>AYO da Jüpiter’in uydusudur. Jüpüiter’in Uydusuna İO/AYO adının verilmesi yukarıda alıntıladığımız Yunan Mitologysinden gelmektedir. Yunan Mitolgysi olarak adlandırılan bütün Mitology’nin aslının, kökeninin Türklerin eseri olduğunu belgelriyle sunacğız. Zeus, Ares, Apollon, Afrodit, Hera, Athena ve ötekiler hakkında İnşallah yakında geniş yayın yapmayı planlıyoruz. Jüpiter’in uydusuna AYO adının verilmesi, herşeyden önce biz Türkleri sevindirmelidir. Bunların köken bilgilerini ortaya çıkardıkça, Türk dilinin dünya dilleri üzerindeki etkileri de daha rahat kavranılmaya başlayacağına inanıyorum
AY Türklerinin Anadolu’nun Güney Doğusunda/Kadim Turkomanya’da varlıklarının tarihi en az 15 bin ila 20 bin yıllarına varırı dayanır. AY’lar Turkomanya’da Yurt tutarlaken onlardan ayrılan bir grup Bering Boğazına, Bir grup, Alaska’ya, Bir grupta yaptıkları sallarla Atlantiğe açılarak Amenriya Kıtasına ulaşitılar. AY’ların Bering Boğazını ve Alaska’yı geçerek MEKSİKO Körfezine ulaşmaları ile buralarda daha önce 25 yıl önce buralara kadar ulaşan Yafes’in torunları, buraları bayındırlaştırmakta idiler. AY’lar şimdi Yankelerin işgali altında bulunan kadim Yurtları olan Ülkeye AY-OWA adını vermişlerdi ki, buradaki OVA sözünün bizim anladığımız OVA’LIK yer ile ilgisi yoktur. Buradaki OVA sözü, yukarıda açıklandığı üzere, Ulus veya Oymak adlarının ardına geldiğinde Ülke, vatan, Yurt anlamı veren Türkçe bir son ektir. Nitekim şimdi bu Ülkenin adı: İOWA’dır. Bu AY Türklerinin kadim Yurdu şimdi ABD’li Yankelerin bir Eyaletdir, adı da İOWA’dır. Yani AY Türklerinin Yurdu anlamını halen korumaktadır.
Yukarıdaki açıklamalara dikkat edilirse, Zeus, Apollon, Afrodit, Ares, İfiyeni, Era, Hera, gibi bütün Yunan İlah ve ilâhelerinin adları ve kökenleri Türkçedir. Bunlardan bazılarını yukarıda açıkladık. Nasip olursa yakında Zeus, Afrodit, Apollon, Hera, Era, Ares ve daha nicelerini Sitemizde yayınlamayı planlamış bulunuyoruz. Yunan’lılar/Grekler, hazıra konmuş, avantadan bu ilâh ve ilâhelere sahip çıkmışlardır. Gerçekte ise Yunan’lının Medeniyeti olan Medeniyetin bir Türk Medeniyeti olduğunu pek çok belgelerle açıklamayı planlşamış bulunuyorm.
MS:1500 lü yıllarda, Kolomp adında bir Avrupalının Kadim Türk Soyluların asıl Vatanı olan bu Kıtaya ulaşmalarıyla, yer yüzünde yaşanmış, insan eliyle yapılmış en büyük zulüm, işkence Genosit bu Kıtada işlenmiştir. ZalimAvrupa’lılar kitleleler halinde soykırım uygulayarak bu Yafetik Soyluları kırıp geçirmişlerdir. Bunlarla ilgili yayına başlamayı planlıyoruz. Bu zulüm ve yok etme vahşetinden AY Türk Oymağının ve öteki Yafetik Soyluların varlıklarına karşı çok derin bir darbe indirilmiştir. Bunlar toplu olarak yakılmış, işkencelerle yok edilmişlerdir. Şimdi bize çakma soykırım suçlaması yapan şu sicilleri gerçek soykırımlarla/genositlerle lekeli ulusların suret-i haktan görünmeleri esef verici hallerdendir. |