Bilge Ata  
Site içi arama :
 
      Ana Sayfa   |   Din   |   Köken Bilimi   |   Güncel Makaleler   |   Araştırmalar   |   Belgeler   |   Hakkımızda   |   İletişim
 
 
 

 
Anket
Amerikalıların Kızılderililere yaptığı soykırım hakkında ne düşünüyorsunuz?
 Evet Soykırım yapmıştır
 Hayır Yapmamıştır
 Kısmi olarak soykırım yapmıştır

 
 
Ziyaretçi İstatistikleri
Aktif: 107
Bugün: 111
Toplam: 1.138.272
 

Y Kromozomu

 

-Y- KROMOZOMU VE ULUSLAŞMA GERÇEĞİ

İngiltere’deki LEİCESTER Üniversitesi tarafından GEN araştırmaları kapsamında değişik Avrupa ülkelerinde 2574 erkek üzerinde yapılan –Y- kromozomu ile ilgili bilimsel araştırmayı aşağıda göreceğiz.

İnsanlığın Yaratıldığı günden beri yüz binlerce yıllar içinde aynı DNA’ları, aynı GENETİK şifreleri taşımakta olan Hz. Âdem {sav} Atamız ile bu Atamızın eril bedeninden dişil olarak kopyalanan/klonlanan Hz. Hava {ra} Anamızın çocukları, günün birinde İlâhî Ortamda DNA ve GEN farklılaşmaları, GEN değişmeleri dönemine sokuldular. Böylece yeni uluslar oluştu. Bu devire: ULUSLAŞMA DEVRİ denir. {Bakınız. Yüzleşme Doktrini. Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata Zirve Bas. Adana 2002}

Bugün insanlar bilimsel ve teknolojik olarak GEN transferi, GEN AKTARIMI devrini nasıl başlatmışlarsa, insanlığın bir devrinde de İlâhî, Tanrısal ortamda GEN Kaymaları, GEN fırlamaları, DNA farklılaşmaları devri de öylece başlatılmıştır. Bunun en çarpıcı kanıtı, Avrupalı erkeklerin –Y- kromozomlarını Anadolulu, Asyalı Erkeklerden almış olduklarının bilimsel olarak belgelenmiş olmasıdır. Eğer bu böyle olmamış olsaydı, Avrupa genelinde yapılan ve aşağıda belgesini sunacağımız–Y-kromozomu çalışması, farklı sonuçlar verirdi. Avrupalı uluslar, kendi kendilerini çakma bir kökene bağlamak için Hint-Avrupa masalını uydurarak, yapay bir köken bulma gayretleri de bu belgelerle eski saltanatını yitirecektir. Eğer Avrupalı uluslarla dünyanın öbür ulusları KÖK SOY, ASIL SOY olmuş olsalardı, o zaman Avrupalı erkeklerin–Y-kromozomları Anadolulu, Asyalı çıkmazdı. Bu bilimsel bulguyu göz ardı edecekler, şimdi kullanmakta olduğumuz bütün bilimsel bulguları da yok saymalılar. Böyle bir anlayış ise insanlığın ulaştığı bütün bilimsel verileri yok saymakla aynı şey olmuş olur. Eğer bu böyle olmuş olsaydı, o takdirde bütün aklı başında bilginler, G.D.O’ lu, yani Genleri Değiştirilmiş Organizmalarla neden mücadele etmemizi istiyorlardı? Şimdi ellerimizle tuttuğumuz, dişlerimizle ısırıp durduğumuz, G.D.O’lu darıyı,/mısırı, salatalığı, soya ve öteki gıdaları/YEYİNTİ-LERİ yok mu sayacağız? Bunlar ve daha niceleri vardır. Demek ki, bilimsel ortamda Gen Aktarımı Teknolojileri insanlığın hayatında varlığını sürdürmektedir. Darı/mısır, soya fasulyesi ve benzeri YEYİNTİLERE/gıdalara baktığımızda kokusu, tadı, rengi, biçimi Genleri değiştirilmeden önceki anaçlara benzer durumdadır. Anaçlarıyla aralarında benzeşme bulunmakla birlikte özde aykırılıklar ve farklılıklar bulunduğu saklanamaz bir gerçeklik olarak ortaya çıkartılmıştır. G.D.O’lu yeyintiler, anaçlarının benzer özelliklerini korumuş olmakla birlikte anaçlarla aynı değer ölçülerinden farklı özellikler kazandılar. İlâhî/Tanrısal Ortamda uluslaşma devri başlatıldığında aynen bugünkü G.D.O’lu, Genleri Değiştirilmiş Organizmalar gibi farklı-farklı GENLER, verilerek yeni uluslar oluşturuldu. Kök Soydan, Ana Soydan Genleri, DNA’ları değiştirilerek var edilen yeni uluslar, tarih sahnesindeki yerlerini aldılar. Bu evre Hz. Adem {sav} ile Hz. Hava {ra}’dan bu yana Yaratılmış olan Kök Soydan yeni türler Yaratma şeklinde Tecelli etmektedir. Kök Soydan, Ana Soydan, AS Ulustan yeni uluslar Yaratma devri İlâhî Ortamda ilerleyen zaman içinde de yeniden-yeniden uygulandı.

Genleri, değiştirilerek yeni bir kimlik verilen yeni uluslar yeni dillere, yeni renklere, yeni huylara, yeni davranışlara, yeni görünümlere kavuşturuldular. Bu temel bilgileri bugünün insanlarının anlamayacaklarını aklımın ucundan bile geçirmiyorum. Her gün G.D.O’lu salatalıkları yiyen, her ısırışta da: “Nerede o eski salatalıklar, o salatalığı ta şorada ısırdığınız vakit, burcu-burcu kokusu, ta buralara kadar yayılırdı” diyen G.D.O. Mağduru insanlar, hem G.D.O’lu salatalıktan dert yanacaklar, hem de bizim ortaya koymakta olduğumuz uluslaşma kavramlarını anlamayacaklar. İnsanlar, kıt mazhariyetlerle Gen aktarımını bulmuşlarsa, İlâhî/Tanrısal Ortamlarda Allah Zül Celâl’in insanların Genetik şifrelerini değiştirdiğini nasıl inkâr edebilirler?

İnsanlığın kökenine inildikçe, insanlığın türediği, ürediği KÖKENİN; TÜRK –Y- kromozomu olduğu belgelenmiştir. Gerçekte genetik –Y- kromozomu araştırması, Türklerle ilişkileri olmadığı apaçık olan, Türklere düşman olarak yetiştirilen farklı Avrupalı ulusların erkekleri üzerinde yapıldı. Üstelik bu erkekler hem dilleri, hem renkleri ve hem de GENETİK şifreleri değişik, ayrı-ayrı ulusların Avrupalı erkekleri arasından seçildi. Bu farklı uluslarla TÜRKLERİ aynı kökene bağlı olarak düşünmek şöyle dursun, hayâl bile edilemezken, farklı ulusların erkeklerinin –Y- kromozomlarının Türk kromozomu ile aynı çıkması ne kadar şaşırtıcıdır?

Kur’an-ı Kerim’de Bölünmenin, GEN ve DNA değişimlerinin İlâhî/ Tanrısal Ortamda başlatıldığı, aşağıdaki ayette apaçık bildirilmektedir. Bu ayette kişi ve devir adı verilmeden, sadece GEN ve DNA değişimleri yapılarak uluslaşma çağının başlatıldığı açıklanmaktadır. Tevrat yazarları ise, kişi adı vererek BÖLÜNME, PÖLÜNME Devrinin Hz. Nuh {sav}’in oğlu Hz. Sam {av}’in 12. göbekten Torunu olan ‘PELEK’ Devrinde başladığını söylüyorlar. Aşağıda Tevrat’ın dip notunu incelerseniz PELEK sözünün BÖLMEK anlamına geldiğini, gözlerinizle göreceksiniz. HAM, SAM YAFES üçlemesinde bugüne değin Tevrat yazarlarının görüşleri insanlığa kabul ettirilmiştir. Bizim yaptığımız belgesel çalışma ise Ham, Sam adlarının dahi Türkçe olduğunu belgelediğimiz gibi, Tevrat’ta Sam {ra} Hazretlerinin 12 göbekten çocuklarının adları sayılmış, 12. Göbekteki PELEK devrinde PÖLÜNME, BÖLÜNME işleminin başladığı yazılmıştır. Tevrat’ta adı geçen 12 çocuğun pek çoğunun adlarının, Ataları olan Ham ve Sam {ra}’ın adlarının da Türkçe olduğunu belgeledim. Hatta Hz. Nuh {sav} Atamızın gemi yapması sırasında gelen Kur-an’ı Kerim’deki {TENNUR} Ayetindeki İlâhî Buyrukların da Türkçe olduğunu belgeledim. Bu Tennur Buyruğunu ileride İnşallah yayınlayacağım. {Sam {ra}’ın 12 göbekten torunlarının adlarını incelemek isteyenler, Tek Ana,Tek ata Tıklayınız} {HAM adı için Hamburg Tıklayınız}

22 SAM’IN oğulları: Elam, Asur, Arpakşat, Lud, Aram.23 Aram’ın oğulları: Ûs, Hul, Geter, Maş, Arpakşat Şelah’ın babasıydıc. Şelah’tan Ever oldu. 25 Birinin adı PELEK’ Tİ ç ; çünkü, yeryüzündeki insanlar onun yaşadığı dönemde BÖLÜNDÜ.

“‘ç 10:25- “PELEK”: “BÖLÜNME” ” anlamına gelir.” 1

………………………………………………..

1} Kutsal Kitap {Tevrat, Zebur, İncil} Yeni Çeviri Kitabı Mukaddes Şirketi İstanbul 1. Basım. 2001 S:11 Bölüm: Nuh Oğullarının Soyu.

Börüldüğü üzere Tevrat’ta PELEK sözü, BÖLMEK, BÖLÜNMEK demektir. Tevrat’ın dipnotunda PELEK sözünün BÖLÜNME anlamına geldiği de açıkça yazılıdır. BÖLEK, PELEK, PÖLEK sözleri de öz be öz Türkçedir. Karadenizli Türkler P diyalektini kullanırlar. BİLİYORUM yerine PİLEYRUM, BÖLÜYORUM yerine PÖLEYRUM, BUNU yerine PUNİ, BENİ yerine PENİ derler. {“Tek-ana-Tek Ata” Tıklayınız.} DNA ve GENLERİ farklılaşan, değişen, dönüşen gruplar, farklı Uluslar halinde yeni kimliklere kavuşturuldular. Böylece İlâhî Ortamda uluslaşma devri başlatıldı.

يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ Hucurat 49/13

“Ey insanlar! Gerçek şu ki; Biz sizi bir erkekle bir dişiden Yarattık. Birbirinizle Tanışasınız, Bilişesiniz diye sizleri milletlere, Boy ve Oymaklara Böldük. Muhakkak ki Allah Katında en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz ki, Allah Bilendir, her şeyden Haberdar Olandır.” Hucurat: 49/13

-Y- KROMOZOMU NEYİ İŞARET EDİYOR?

Bu âyet’te İlâhî>Tanrısal Ortamda GEN ve DNA değişmeleri, yani uluslaşma devrinin başlatıldığı apaçık görülüyor. Bu dönemde insanların milletlere/uluslara boy’lara, oymaklara ayrılmaları için bu İlâhî Buyruk ile “BÖLÜNME-PÖLÜNME” Devrinin başlatıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu kutsal ayetin açıklamasına göre insanlık TEK bir SOYDAN Üredi, Türedi. Bölünme devri başlayıncaya kadar bu böyle sürüp gitti. Günün birinde Allah Zülcelâl, ‘KÖK’ Soydan, AS’LARDAN, farklı uluslar Yaratmayı Murad Edince BÖLÜNME>PÖLÜNME, yani Genetik değişmeler başladı. Buna rağmen değişen, dönüşen, uluslaşan halkların erkeklerindeki –Y- kromozomlarında KÖK SOY’A, AS SOY’A ait bir özellik, bir aynılık, bir benzerlik ögesi korundu. O da şimdi bilimsel olarak bulundu. Bu, -Y- kromozomu idi. İleride daha başka etkenler de bulunacaktır.

Tevrat’ta ad verilerek açıklanan bölünme devri Kur-an’ı Kerim’de ad ve zaman verilmeden ULUSLAŞMA mucizesi bildiriliyor. Kur-an’ın ad ve dönem bildirmeden yaptığı bildirim şöyle açıklanabilir. Uluslaşmanın bütün ulusları kapsayacak şekilde bir seferde yapılmadığı, uluslaşmaların zaman ve mekâna yayıldığı anlaşılıyor. Uluslaşma devri başladıktan sonra Uluslaşan boy ve oymaklar, zaman içinde yeni bölünmelere uğradı. Böylece alt gruplar oluştu.

 

  21/Ocak/2010 Perşembe Cumhuriyet Gazetesi

AVRUPALI ERKEKLER ASYALI, ANADOLULUDUR.

Avrupalı ulusların Avrupa’da var oldukları, Avrupa’da yaratıldıkları, Avrupa’da doğdukları hakkındaki sav, artık eski geçerliliğini yitirmiştir. Bugüne değin bizlere ve bütün dünya uluslarına ısrarla öğretilmeye ve beyinlerimizi çalmaya yönelik emperyalist çabalar, Avrupalı ulusların Avrupa’da var oldukları iddialarını, Yukarıda sunduğum bilimsel belgeler, yerle bir etmiştir. –Y- kromozomları üzerinde yapılan GEN çalışmalarında Avrupalı erkeklerin Asya’dan Avrupa’ya göç ettikleri ortaya çıkmıştır. Avrupalı erkeklerin birçok ülkede % yüze varan oranlarda Asya’dan-Avrupa’ya göçtükleri kesinleşmiştir. Bu çalışma ile insanlığın Tek Ata-Tek Anadan yaratılmış oldukları gerçeğini de belgelenmiş oldu.

Avrupalılar, Türklere karşı olan kinlerinden dolayı –Y- Kromozomu araştırmalarının Türk gerçeği ile sonuçlandığını görüp belgeledikleri halde, bu bilimsel gerçeği, bilim haysiyetine yakışır bir erdemlilikle itiraf etmek yerine, ‘Anadolulu erkekler’, sözünü söyleyerek, bu gerçeğin öğrenilmesini engellemişlerdir.

Resmi Türk tarihine de Türklerin, M.S. 1071’yılında Anadolu’ya

Geldiklerini, Resmen kabul ettirmişlerdir. Böylece, Avrupalıların kökeninin Anadolu’ya dayandırılması, Avrupalıyı ürkütmemiştir. Çünkü Resmi Türk Tarihine göre Türklerin Anadolu’ya 1071 yılında gelmiş oldukları resmen kabul edildiğine göre, 10 bin yıl önce Anadolu’da Türk yoktu, öyle ise Avrupalıların kökenini 10 bin yıl önceki Anadolulu çiftçilere dayandırmak, Türk kökeninden gelme tehlikesi çıkarmayacaktı. Buna göre ise –Y- Kromozomunun bilimsel olarak 10 bin yıl önceki Anadolu’ya ait olduğunu tespit ederek Türk kökeninden geldiklerini saklamayı başardılar. Şükürler olsun ki konu tarafımızdan incelendi. Değerli bilginimiz Kâzım Mirşan Üstadımızın Tamgaları okumasıyla Türklerin Anadolu, Mısır, Ortadoğu ve Avrupa’daki varlıkları 15 bin yıldan daha önceye dayandığı belgelenmiştir. Van’da Kızların Mağarasında, Hakkari’de YILAN Tamgasında, Erzurum’da, İstanbul Erenköy’de, Antalya’da Beldibi’nde, Fransa’da Glozet Yazıtlarında, İsviçre’de, İskandinavya’da, İsveç’te Ön Türk Tamgalarıyla Türklerin M.Ö: 15 bin yıldan önce var oldukları belgelenmiştir.

İngiltere’deki –Y- kromozomu araştırmalarında elde ettikleri bilimsel sonuçlarda, Avrupalılar kendi öz Kökenlerinin Türklere varıp dayandığını bilimsel olarak belgeledikleri halde, inkâr etmeleri şaşırtıcıdır.

23/Nisan/2010

Rüstem KOCADURMUŞOĞLU

Bilge Ata

Eğitimci Yazar-Teolog-Kökenbilimci

TÜRKİYE


 
  2025 © Bilge Ata. Tüm Hakları Saklıdır.   Son Güncelleme Tarihi: 05.07.2017Tasarım & Kodlama: -