T E V R A T
TEVRAT; Hz. Musa {sav}’e inen Kutsal Kitabın adıdır. Müslümanlar Tevrat’ın Allah Zül Celâl’in kitabı olduğuna, ilk indirildiği bozulmamış, insan fikri karıştırılmamış saf haline iman ederler. Tahrif edilmiş, bozulmuş Tevrat’a ve bozulmuş İncil’e inanmazlar. İlâhî kitapların ilk indikleri sıradaki saf şekillerinin Allah’ın Kitapları olduklarını ise kabul ve tasdik ederler. İnsanlar bu kitaplara kendi görüş ve düşüncelerini kattıkları için Allah Zül Celâl’in İlâhî sözleriyle kulların sözleri biri-birine karıştığı için hangisinin kul sözü, hangisinin Allah sözü olduğunu ayırt edemeyeceklerinden dolayı aslı bozulmuş olan bu kitaplara iman etmezler.
TEVRAT SÖZÜNÜN KARŞILAŞTIRILMALI ŞEKLİ
“To’ra{h} n. Tevrat, Musa Şeriatı; Ahd-i Atik: {İ.c} Yahudi din edebiyatı “ 1 şeklindedir.
………………………………………………………………..
1} Redhouse Sözlüğü İng-Türkçe Sev Matbaacılık-yay.Eğ. Tic. A.Ş. İstanbul-Türkiye S=1034
TEVRAT sözünü Türk okuyucuları TERVRAT şeklinde okurlar. Duracakları zaman: TEVRAH şeklinde dururlar. Arap okuyucuları ise buradaki –A- sesini, -A- ile –O- arasında bir ses ile TOVRAH şeklinde okurlar. Duracakları zaman: TOVRA diye dururlar. İngilizcedeki “TO’RA{H} şekli İbrani>Yahudi ağzından geçmiş olmalıdır. Bu okuyuş tarzı Arap okuyuşuna yakındır. Türkçede bu söz ayrıca TORA şeklinde H harfi olmaksızın benzer bir okuma şekliyle de okunmaktadır. Redhouse sözlüğünde görüleceği üzere {H} harfi parantez/ayraç içinde silik durumdadır ki, bu da Türkçe okuyuşa tıpa-tıp benzemektedir.
ESKİ KÜLTÜR BAKANI NAMIK KEMAL ZEYBEK ve TEVRAT
Bazı konularda âcizane köken bilgisi çalışmaları yapmakta olduğumdan, değerli arkadaşlarım eski Kültür Bakanlarından Sayın Namık Kemal Zeybek’e söz etmişler. Sayın Zeybek bir konferans için Adana’ya gelmişti. Konferans vermesi için Kendisini OKUYAN {DAVET EDEN, ÇAĞIRAN} arkadaşlarıma Rüstem Bey ile görüşelim demiş, onlar da bana haber verdiler. Kaldığı otelin bir salonunda görüştük, konu hakkında görüş alış-verişinde bulunduk. Konulardan birisi de TEVRAT hakkındaydı. Yukarıdaki açıklamalarıma ek olarak TEVRAT’IN MUSA ŞERİATI demek olduğunu, Şeriat sözünün ise: Yol, usul, kaide, nizam, yasa, yasak, düzen” diye açıkladığım sırada Sayın Zeybek oturduğu yerden: “Rüstem Bey! Şu halde TEVRAT sözü: TÖRE demek oluyor” diye sevinçle bağırdı. Sayın Zeybek bu açıklamalarım üzerine TEVRAT sözünün TÖRE anlamına geldiğini kolayca çıkarmıştı. Bu çalışmalarımı ne zaman bitireceğimi sormuş, bunları biz “Yesevi Vakfı” olarak basalım diye eklemişti. Aradan beş yıla yakın bir süre geçti. Çalışmalarım oldukça çoğaldı. Şimdilik bazılarını www.bilgeata.com adlı Sitemde yayınlıyorum. Basılmalarını elbette isterim. İlgilenenler, E- mail ile iletişim kurarlarsa sevinirim.
TEVRAT: “MUSA TÖRESİ” DEMEKTİR.
Tevrat sözü, hiçbir tevile meydan vermeyecek bir açıklıkla Türkçe “ T Ö R E ” demektir. “ T Ö R E “ demek; Yasa, yasak, düzen, kural, kaide, kanun, nizam, gidilecek yol, usul-erkân anlamınadır. Tevrat apaçık: “ MUSA TÖRESİ ” demektir. Dikkatli bakışları olanlar, hemen görüp-sezeceklerdir ki, “TEVRAT” Türkçe: “ TÖRE ” sözünden başka bir şey değildir. Hz. Musa’ya inen Kutsal Kitabın adı öz be öz Türkçe olduğuna göre, o günkü Yahudi dil’inin yani İbranicenin saf İbranice sanılması, şu belge ve bilgilerden sonra geçerliliğini yitirecektir. Tevrat’ta sayılamayacak kadar çok Türkçe sözün olması, bu sav’ımızı doğrulayan belgelerdendir. Araplarla, İbranilerin/Yahudilerin dönüşmeleri, DNA ile GEN’ lerinin başkalaşması, yani uluslaşmaları Aramiler’in ve Kenanilerin bükülmeleri sonucunda olduğu hakkındaki tespitlerim gittikçe güçleniyor. Hz. İbrahim {sav} Efendimizin oğlu İshak {sav} Efendimize Kenan’lılardan kız almamasını, Harran’a {Arran>Aran>Aram}lılara giderek Dayısı Betavıl’ın kızını almasını istediğini, İshak {sav}’in de bu Ata öğüdüne uyarak Dayısının kızını aldığını bizzat Tevrat yazmaktadır. Betavıl Sözünün Türkçe olduğu, Kaanların teşrifatçı başına, çeşnicibaşına Türkçede: BETAVIL denildiğini de belgelemiş bulunuyorum. Hz. İbrahim {sav}’in devrinde Kenanlılar/Kan-nanlılar, Uslulaşma evresine girmiş olmalılar ki, Kutlu Yalavaçlar Soy’u bozulmasın diyerek Kenanlılardan/Kan-nanlılardan kız alması istenmemiş idi. Bu kutlu Resuller seçilmiş, arıtılmış süzülmüş kutlu bir soydan inmekteydiler.{Kenaniler/Kan-Nanlılar hakkında İnşallah ayrı bir dosya açmayı düşünüyorum.
إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَى ءَادَمَ وَنُوحًا وَءَالَ إِبْرَاهِيمَ وَءَالَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ
ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
“Gerçekten Allah Adem’i, Nuh’u, İbrahim ve Soy’unu, İmran ve Soy’unu BUNLARIN HEPSİNİ, BİRBİRLERİNDEN TÜREYEN TEK SOY OLARAK ALEMLERE ÜSTÜN KILDI. ONLARI ARINDIRLMIŞ OLARAK YARATTI. Allah gerçekten İşitici, ve Bilicidir.” Al-i İmran 3/33,34
Ayette geçen “ISTIFA” sözü, saflaştırmak demektir. Madenler karışık halde bulunurlar. Bunları, arıtma tesislerinde arıtmaya da aynı terim kullanılır. Yeni doğan çocuklar günahsız doğarlar. Doğaları gereği, zaman içinde kötülük ve iyiliklere karşı eğilimleri gelişir. İnsanların düzelmeleri, tövbekâr olmaları sonradan olduğu için, Peygamber olamazlar. Hırsızlık, sahtekârlık, dolandırıcılık, aldatma, yalancılık, Devlet malı yemiş, ihaleye fesat karıştırmış, kimselerin peygamber olmaları mümkün değildir. İnsanlar nefislerini arındırırlarsa Allah Zül Celâl’in sevdiği kullar olabilirler. Bunun da baş şartı ŞİRK pisliğine bulaşmamak, günahlardan uzak durmakla mümkündür. ŞİRK: Kişileri, nesneleri, nefisleri ŞİRK aracı yapmamaktır. Allah’ın dışında, Allah demekle birlikte Allah dostu dedikleri kişileri, yatırları, çaput bağladıkları ağaçları, şimdi üniversite kazanmak için kiliseleri, papazları, ziyaret yerlerini kendileriyle Allah Zül Celâl’in arasına aracı olarak koymamaktır.
Peygamberlik makamı sonradan saflaşma ile elde edilemez. Peygamberler Saf bir Soy’dan inerler. Bu ayette arıtılmış, sözü, Peygamberlerin doğmadan önce saf olduklarını, seçkin bir Soy’dan, seçkin bir kökenden geldikleri ayetlerde apaçık görülüyor. Arap’lardan ve Yahudi’lerden önce de peygamberler gelmiştir. Arapların ve Yahudilerin uluslaşma dönemleri Aramilere kadar götürülebilmektedir ki, bu da en son verilere göre 4 bin 5 bin yılı geçemez. Hz. Muhammed ve Hz. Musa, Hz. Süleyman’dan on binlerce yıl önce de Peygamberler gönderilmiş idi. Hz. Âdem’in ve Hz. Hava’nın devri ise on binlerle bile ifade edilemeyecek bir geçmişe giden bir sürecin başlangıcıdır. Bütün peygamberlerin Araplarla Yahudilerden geldiğini sanmak büyük yanılgıdır. Hz. İbrahim {sav} ve onun Soy’unun Yahudi olmadıkları, Hz. Muhammed{sav}’in içinden geldiği soy’un Hz İbrahim ve Hz ismail’e varıp dayandığı, Hz. İbrahim {sav}’ i Hz. Muhammed {sav} Efendimizin ATA olarak açıkladığı hem hadiste ve hem de Kur’n’da apaçık ihtar edilmiş iken bu ayetlere muhalefet etmek Kur’an’ı dolanmak demektir. Ayetler ve hadis aşağıdadır:
مَا كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلَكِنْ كَانَ حَنِيفًا مُسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
“İbrahim, ne Yahudi, ne de Hıristiyandı, ama o, Allah'ı Bir Tanıyan dosdoğru bir Müslümandı. Müşriklerden de değildi.” Ali İmran 3/67
أَمْ تَقُولُونَ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطَ كَانُوا هُودًا أَوْ نَصَارَى قُلْ ءَأَنْتُمْ أَعْلَمُ أَمِ اللَّهُ وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللَّهِ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
“Yoksa siz İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? Peki, siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa Allah mı? de. Allah'ın Tanıklık ettiği bir gerçeği bile-bile inkâr edenden daha zâlim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.” Bakara 2/140
Yukarıdaki muhkem ayetlerde görüldüğü üzere ne Hz. İbrahim ve ne de kutlu Soy’u Yahudi değildir.
ATAM İBRAHİM
“ENE DAVETÜ EBİ İBRAHİME VE BÜŞRA AHİ İSA VE RU’YA UMMÎ.” 2
“Ben Atam, İbrahim’in duası, Kardeşim İsa’nın Müjdesi, Anam Âmine’nin de Düşü’yüm.” 2
………………………………………………………………………………………….
2} Ahmet İbn Hanbel Müsned 4-127, 128-; 5-262
Evrenlerin Efendisi Hz. Muhammed Aleyhisselam, Ata'sının kimliğini açık olarak ortaya koymuş bulunuyor. Evrenlerin Efendisi {sav}, İbrahim {as}'in Soyundan geldiğini bu mübarek hadisi ile kendisi açıklıyor. Hz. Muhammed {sav} Efendimizin Kutlu Soyunun İbrahim {as}' Soy’una bağlanması, O Yüce Efendinin İbrahim {as} Soyundan geldiğini açıklaması, bizim için güçlü bir kanıt olarak tarihteki yerini almıştır.
Geçen bütün devirler boyunca bu veriler, gerçek boyutları ile incelenmeyince, bu konu bir takım İsrailiyat denilen hurafelerin gölgesinde kaldı. Bu güne kadar anlatılanlar, genellikle bir-birinin tekrarı şeklinde günümüze kadar devam etti. Bu durum ise, yüz yıllardır İslam Dünyasının Dini kabulleri haline geldi. Bilimsel bilginin ve Yüce Kur’an ile kutlu hadislerin ışığını öne alarak İbrahim {as} ın Soy'unu ve kimliğini incelemeyi bana nasip eden Ulu Tanrıma ne kadar şükretsem O’nun Lütuf ve Kerem denizinden bir damlasının bile şükrünü ödemiş olamam. Hadis-i Şerifte geçen çok çarpıcı açıklamalar var.
Birinci açıklama, İbrahim {av} i Ata, olarak nitelemesidir.
İkincisi Hz. İsa'yı Kardeş olarak açıklamasıdır.
Üçüncü açıklama; Anası Hz. Âmine'yi {ra} Ana olarak zikretmesidir. Ata, Ana sözleri, gerçek Ata ile gerçek Ana kavramlarını ifade eden terimlerdir. Kardeş sözü tek başına söylendiği ve her hangi belirleyici bir açıklama da olmadığı zaman {Ana Ata, Baba açıklamaları gibi bir açıklık olmadığı zaman,} din kardeşliğine de; Soy kardeşliğine de yüklenebilir. Ama kişi hem Atasından hem Anasından söz ederek Kardeş sözünü söylemişse, bunun gerçek Soy kardeşliği olduğu ortaya çıkmış olur. Yukarıdaki hadis-i şerifte Peygamberimiz {sav}'in Hz. İysa {av}'i {kardeşim} diye nitelendirmesi, din kardeşliği yerinde değil, Soy kardeşliği yerinde söylenmiş bir sözdür.
وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
“İbrahim ile İismail, Ka'benin temellerini yükseltiyorlardı. ' Rabbimiz! Yaptıklarımızı kabul et. Şüphesiz Sen hem İşitir hem de Bilirsin” dediler.' Bakara 2/127.
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ
“Rabbimiz! İkimizi Sana teslim olanlardan eyle. Soy'umuzdan da Sana teslim olan bir ÜMMET {MİLLET} çıkart.' Bakara 2/128.
رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ ءَايَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
“Rabbimiz! Onların İçinden {Bizim İkimizin Soy’umuzda çıkartacağın Ümmet’in {MİLLET}’in içinden de kendilerine Senin ayetlerini okuyan, Kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönder.' Bakara 2/129.
Yukarıdaki ayetlere daha nicelerini ekleyeceğim. Onları da Kureyş dosyasında bulacaksınız. Hz. Muhammed {sav} Efendimizin yukarıdaki hadisi ile bu ayetler, Hz. Muhammed {sav} Efendimizin ve Kureyş Boy’unun Hz. İbrahim {sav} soyundan geldiklerini apaçık ortaya koymaktadır.
TEVRAT’IN İLK METİNLERİ
İlk Tevrat metinlerinin Arami dilinde yazıldığı, Aramicenin ise ağzına kadar Türkçe ile dolu olduğu dikkate alınırsa konu daha da önem kazanır. Hatta ARAN>HARAN>HARRAN>ARAM ve ARAMî sözlerinin öz be öz Türkçe olması konunun daha da aydınlanmasına yardımcı olacağı da ayrı bir vakıadır. ARAM sözünün köken bilgisini İnşallah yakın bir gelecekte ayrı bir dosyada yazarak yayınlayacağım.
Hz. Nuh {sav} Atamızın 12 göbekten oğul ve torunlarının adlarının çoğunluğunun bu günkü Türkçe ile bire-bir örtüşmeleri, başka türlü ne ile açıklanabilir? Bunlardan bazıları:
Arpakşad,
Hul,
Pelek,
Elam,
Aram,
Sam
Ham’dır
Ham sözü Hz. Nuh Atamızdan sonra ta Avrupa’ya kadar gitmiş orada HAM-BURG Kentine ad olmuştur. Konu hakkında geniş bilgi için Hamburg Tıklayınız Bilgeata. –Tek-ana-Tek ata- Tıklayınız Bilgeata.
Rüstem KOCADURMUŞOĞLU
Bilge Ata
Eğitimci yazar
Teolog-Kökenbilimci
Adana-Türkiye
2005
|