Bilge Ata  
Site içi arama :
 
      Ana Sayfa   |   Din   |   Köken Bilimi   |   Güncel Makaleler   |   Araştırmalar   |   Belgeler   |   Hakkımızda   |   İletişim
 
 
 

 
Anket
Amerikalıların Kızılderililere yaptığı soykırım hakkında ne düşünüyorsunuz?
 Evet Soykırım yapmıştır
 Hayır Yapmamıştır
 Kısmi olarak soykırım yapmıştır

 
 
Ziyaretçi İstatistikleri
Aktif: 42
Bugün: 49
Toplam: 1.138.210
 

Siirt

ÇALINAN TÜRK TARİHİ

S İ İ R T

 

Kadim ve güzel İl’imiz SİİRT’İN adının köken bilgisi hakkında haylice çalışmaların yapılmış olduğunu sevinerek gördüm. Bundan da oldukça mutlu olduğumu, büyük kıvanç duyduğumu belirtmek isterim. Bu çalışmalardan birisi aşağıdadır:

“SİİRT adının Sami kökenli olduğu, Keldan’lılardan alındığı ve kent anlamına geldiği söylenmiştir. Bu ad, isim kaynaklarında: ‘ Esart, Sairt, Siirt, Siird ’ gibi çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Süryâniler şehre Se’erd {yöreyle ilgili söyleniş biçimiyle Sert demişlerdir. On dokuzuncu asırda: Sert, Seerd, Sart, Sairt olarak kullanılmış, günümüzde de Siirt şekliyle kabul edilmiştir. Şimdiki SİİRT, eski SİİRT’in üstündeki sırtlarda kurulmuş olduğundan “SIRT” kelimesi mevkiyle kelime ilgisi bakımından daha uygun görülmektedir.” { www.cografya..gen..tr--} 

 

Görüldüğü üzere değerli araştırmacılarımız SİİRT konusunda hayli zahmet çekmiş ve elle tutulur bilgiler üretmişler. Türkiye’de araştırmaya {ARGE}’ye, gerekli önemin verildiği takdirde kısa zamanda çok büyük projelere imza atılacağından umutluyum. {TARGEK} Türkiye Araştırma Geliştirme Kurumu adı altında bir Kurumun kurulmasını teklif ediyorum. Konu ile ilgili ayrıntılı açıklamalar www.bilgeata.com Targek ve 4+4+4 TIKLAYINIZ.}.

SİİRT sözünü Sami dillerde aramak uygun değildir. Böyle bir denemeyi, SİİRT’te Arapça konuşulması ile ilintilendirmek SİİRT adının çözümünü zorlaştırır. Arapların Anadolu’ya gelmelerinin tarihi en çok bin ila bin üç yüz yıllarını kapsar. Oysa SİİRT’in kadim tarihi oldukça eskidir. SİİRT adının Keldan’lılardan alındığı ve Kent anlamına geldiği hakkındaki görüş ise dayanaksızdır. SİİRT adının ‘ Esart, Sairt, Se’erd, sert, Sart ‘ şekillerinde söylenmiş olması, SİİRT’in gerçek adı olduğu savı ise belgeden yoksundur. SİİRT adının:  Şimdiki Siirt, eski Siirt’in üstündeki sırtlarda kurulmuş olduğundan “Sırt” kelimesi mevkiyle kelime ilgisi bakımından daha uygun görülmektedir.” Şeklinde yukarıdaki açıklama, SİİRT’in kuruluşuna uymamaktadır. Çünkü eski SİİRT’in üst yanındaki SIRTTA kurulan yeni SİİRT’in eski SİiRT ile ilişkisi olamaz. Siirt adı, bu sırta sonradan kurulan SİİRT’e değil, kadim devirlerden beri kurulmuş eski SİİRT’e verilmiş bir addır. Aşağıda Siirt adı ile ilgili olarak farklı açıklamalar gelmektedir:

“Yakın zamana kadar Siirt tarihinin M.Ö: lV. yüz yıl öncesi dönemleri bilinmekteydi. 1963 yılında Halet ÇAMBEL ve R. J. BRAIDWOOD başkanlığında kurulan Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Araştırmaları karma Projesi kapsamında, Siirt İl’inde yapılan yüzey aştırmalarında Neolitik, Tunç ve Helenistik, Roma, Bizans, İslâm ve Yakınçağ’ı kapsayan dönemlere ait buluntular ortaya çıkartılmıştır. Günümüzdeki kültürel yapı Türk-İslâm Kültürünün etkisiyle biçimlenmiştir.

M.Ö: 3000. ve 2000 yıllarında Güneydoğu Toros’lar, ilk kültür alanını birbirinden ayırmaktaydı.  Güneydoğu Mezopotamya’da gelişmiş bir tarım kültürü, kuzeyde ise Doğu Anadolu’nun yüksek yaylasında ilkel tarımcılığa ve hayvancılığa dayalı, daha yavaş gelişen bir kültür vardı. İki kültürün kesiştiği yerde bulunan Siirt’te, yayla kültürü özellikleri görülmekteydi.

Başka bir kaynakta SİİRT adının, “SEERT” anlamındaki “üç yer” anlamına geldiği söylenir. Siirt adının nereden geldiği konusunda değişik görüşler vardır. Kadri Perk’in Cenup Doğu Anadolu Tarihinde SİİRT, SERT, TİGRA, Mosert; Hüseyin Cahit Tarihi’nde Serad; Şemseddin Sami’nin Kamus’unda Tiğrakert olarak geçmektedir. Ayrıca eski Siirt’in birkaç sırtta kurulmasından dolayı Türkçe’de SIRT kelimesinden türediği de iddia edilmektedir.  Her ne kadar Sami kökenli olduğu söylense de Ermenice Tiğrakert’in halk ağzında sırasıyla Siğrakert,sonunda Türkçe Siirt’e dönmüş olması gerekir.”{Siirtarihi/ Siirt Resimleriwww.kaliteliresimler.com/img3195.htm}

 

 

 

 

Yukarıdaki alıntıda yeni Siirt’in bir sırtta kurulduğu açıklanmış ise de son alıntıda eski Siirt’in birkaç sırtta kurulduğu açıklanmaktadır. Bu son açıklamaya göre SIRT sözünün SİİRT şekline dönüşmesi ihtimal dâhilindedir. Buna rağmen SIRT şeklinden SİİRT şeklini çıkarmakmümkünse de biz daha uygun anlamı bulmaya çalışıyoruz.

SERT sözü, katı anlamına Türkçedir. Yörenin doğasının setliği öne alınsa bile bu SERT sözünden de SİİRT sözünün çıkartılması için epeyce uğraşmak gerekir. TIĞRA sözünden SİİRT sözünün çıkarılması zaten uygun düşmez. TIĞRAKERT sözünün SİİRT şekline girmesi de oldukça anlamsız bir zorlama olurdu. MOSERT sözünün SİİRT şekline nasıl getirildiğini anlamış değilim. İşin özü bu sözler arasında yoruma en uygunları SIRT ile SERT sözleridir.

 

SİİRT ADININ KÖKENBİLGİSİ, ETİMOLOGYSİ

 

SİİRT adının köken bilgisini aşağıda sunmaya çalışıyoruz. Kadim ve Güzel İl’imiz SİİRT’imizin adı ile ilgili daha tutarlı bilgilere sahip olanlar varsa, bize yazarlarsa, bu sütunlarda o görüşlere de yer veririz.

“ sekirt; atlamak, zıplamak, sıçramak”

“ sekirtme: Şelale, çağlayan.” 1

                    “ sékrit: Seğirtmek” 2

                              “ sék: Sp. İd. Sıçramak, sekmek;” 3

                              “seğir: hafif kımıldamak,”

                    “ seğirdim {hlk.} >seğirt”

                    “seğirt-l-Çabuk adımlarla veya sıçrayarak yakın bir yere doğru yürüme”

        “An. ağl. Seğirdim oluğu; değirmen arkından çarka giden suyun aktığı dik oluk”

                    “seğirt,  seyirt, seğürt, segurt, siğirt, siit, siyirt, siyit, siit, =KOŞMAK “ 4                          seyirmek, seyrimek; az sıçrar gibi kımıldamak;

                    seğritmek, seyritmek; adımı hızlandırmak,

                    seğridişmek; seyridişmek; koşuşmak,

sekdirmek, seke-seke koşturmak, taşı, gülleyi sekerek gidercesine atmak;

Seğirdim; seyirdim; yaya koşusu, seyirdim yolu; kale bedenlerinde korunaklı yollar, han odaları önünde gezinti. 5

        Yukarıdaki belgelerde ‘ SEKİRT, SEĞİRT, SEYİRT, SİYİRT ‘ sözleri apaçık görülüyor. ‘ SEKİRT ‘ sözündeki K harfi yumuşayarak SEĞİRT şekline girer. Ğ harfinin Y harfine dönüşmesi ise oldukça kolaydır. O zaman söz, SEYİRT halini alır, ki bu sözlerin hepsi –KOŞ- anlamına emir kipidir. Y harfinin yutulması, kaybolması da kuraldır. Y harfi yutulduğunda SEYİRT sözü SEİRT haline gelir.  SEİRT şekline giren sözdeki E harfinin incelerek İ harfine dönüşmesi de kural dâhilindedir. O takdirde E harfi incelerek İ harfine dönüştüğünde bu söz: SİİRT şekline dönüşmüş olur. Yazıtta: SEUNMEK>SEVİNMEK şekline girebildiğine göre burada da bu kurala uyarak incelir ve SEİRT>SİİRT şekline girer. Nitekim yukarıda Köken Bilgisi Sözlüğünde görüleceği üzere: “SEYİRT- SİYİRT” şekilleri açıkça yer almıştır. “SİYİRT sözündeki Y harfinin yutulması ile söz doğrudan-doğruya ‘ SİİRT ‘ şekline girer.

SİİRT adı; hiçbir tevile gerek kalmayacak kadar açık Türkçedir ve –KOŞMAK-, SIÇRAMAK, SEKMEK” anlamınadır. Bu bölgeye yerleşen SİİRT adlı Türk Oymakları tarafından kurulan SİİRT İl’imiz, geçmiş atalarımızın bizlere bıraktıkları bir Milli armağandır.

SİİRT adını başka kökenlerde arayanlar, bu adın gerçek anlamına ulaşamazlar. Türkçe bir adı başka dilde aramak, boşuna zahmet çekmek demektir. ‘ SİİRT ’ adı; bakışı keskin olanlar tarafından: SEYİRT, SİYİRT, SİİRT ‘ yani ‘ KOŞ, SIÇRA, SEK ‘ demek olduğunu hemen göreceklerdir. SİİRT sözü, kendisini oldukça açık etmiş ve gelin, benim anlamımı bulun demiş gibidir. Türklerin SİİRT Oymaklarının bölgedeki varlıkları kadim devirlerdedir. Biz Türk Ulus’unun burada, bu Güzel Anadolu Topraklarında kadimden beri var olduklarını şu ve öteki nice belgelerle belgeliyoruz. {ANATOLİA, ANATOLYA, ANADOLU adını bu topraklara AD olarak Türklerin verdiklerini ANATOLİA Bölümünde ayrıntılarıyla inceledik. ANATOLİA Bölümü’nü TIKLAYINIZ.}  

Sitemizdeki geniş kapsamlı bilgi ve belgeleri dikkatle inceleyenlerin görecekleri üzere, yer yuvarlağındaki kıtaların çoğunun adı Türkçedir. Dağların, ırmakların, göllerin, okyanusların Ülkelerin adları dahi Türkçedir. Bu gerçek böyle olduğu gibi, şimdi bağımsız birer ulus olarak özgürce yaşayan ulusların köken bilgisine baktığımızda bunların daha dün denecek kadar yakın devirlerde uluslaştıkları görülüyor. {Not: tek Ana-Tek Ata Bölümünü TIKLAYINIZ.}. Bunlardan birisinin de İngilizler olduğunu belgeliyoruz. Bu belgeler de İngilizlerin kendi belgeleridir. İngilizlerin uluslaşmaları M.S: 5. yüzyılda başlamıştır ki bu da Peygamberimiz {sav}’den kısa bir süre önceye rastlamaktadır. BRİTAN Türkleriyle Angloların birleşmesinden ANGLESH denilen bir Ulus’un oluştuğunu Redhouse sözlüğü açıklamaktadır. {Not: BRİTANLARLA-BERİTANLARIN köken bilgisi ayrıntılı olarak Sitemizde Ülkeler Bölümünde BRİTANLAR TIKLAYINIZ.} Bunun oluşum tarihinin de M.S: 5. yüz yıl olduğunu Redhouse’de bulacaksınız.

İslâm’ın-Kur-an’ın İlk Buyruğunun: “ IKRA’-OKU-’ “ olduğunu söyleyen Müslümanlar ne yazık ki, {OKU} buyruğunu farz-ı ayın {Terk edilemez farz}  olmaktan çıkarmışlar, cenaze namazı gibi farz-ı kifâye {bazıları yaparsa yeterli} saymışlar. Ben de buna yanıyorum. Okumak sanki üç yüz yıldan bu yana Frenklerin omuzlarına yükletilmiş bir sorumlulukmuş gibi Müslümanlar, Kur-an’ı Kerimin apaçık Buyruğuna rağmen, bu buyruğu dolanmayı başarmışlardır.

Avrupa’ya giderken uçakta kitap okumadım. Üç buçuk saatlik Türkiye-Ştutgart yolculuğum sırasında dünyayı kuşbakışı seyretmek istediğim için okumuyordum. Uçak ağzına kadar doluydu. Çoğunluğu gurbetçi Türklerdi. Ellerinde bir tek biletleri olmalıydı. Okumuyorlardı. Ben bir Alman karı-koca ile aynı koltuğu paylaşıyordum. O iki Alman uçağımız havalanıp ta tam düzeldiği zaman kitaplarını çıkardılar Ştutgart hava alanına ininceye kadar okudukça-okudular. Uçakta bulunan 20-30 kadar Avrupalının elinde kitapları, bizim 100-150 kdar Türk yolcusnun dillerinde kupkuru lafazanlıkları vardı. Ben bu halden çok rahatsızlık hissettim, ama kararım yeryüzünün bu bölgelerini hiç olmazsa havadan görmekti. Onu da göremedim. Yalnızca bulutları gördüm. 11-12 bin metreden ancak bulutlar görünüyordu. Uçaktaki Türklerin ise belki de ellinci seferleriydi. Ama ellerinde bir tek kitap bulunmuyordu. Okuyanlar Avrupalılardı. Sanki Kur-an’ın “IKRA-OKU” buyruğu, Frenklerce uygulanıyormuş gibiydi. 2009 yılı Ağustos ay’ının ilk haftasında Konya Ereğli’sine gitmiştim. Orada güzel bir Öğretmenevi vardır. Burada bir süre dinlendim. Bütün masalar doluydu. Maslardakiler, ya kâğıt oynuyorlar, ya taş oynuyorlardı. Harıl-harıl oynuyorlardı. Benden başka kimsenin elinde ne kalem, ne kâğıt vardı. Onların elindeki kâğıtlar ise iskambil kâğıtlarıydı Bu kadrolar, aydın kadrolardı. Oynuyorlar ve fakat okumuyorlardı..

Okuyup-yazmayan, araştırmayan ulusların gelecek kuşaklara güvenli bir ülke bırakmaları, demir dağlarını eritmek kadar zordur.   

   

            KAYNAKÇA

 

1} Karaçay Malkar Türkçesi sözlüğü Dr. Ufuk Tavkul Tdk. yay Ankara 2000. S=337

2} Kıpçak Türkçesi Sözlüğü. Prof. Dr. Recep Toparlı Yrd. Doç Dr. Hanifi Vural Yrd. Doç. Recep karaatlı. Tdk. yayınları Ankara 2007 S=236

3} Çuvaş sözlüğü H. Paasonen  İbrahim Horoz Basımevi İstanbul 1950. S=127

4} Türkiye Türkçesindeki Türkçe sözlerin Köken Bilgisi Sözlüğü. Prof. Dr.Tuncer

Gülensoy. Tdk. yayınları Ankara 2007 C=2. S=747- 748

5} Lehçe-i Osmanî Ahmet Vefik Paşa Maarif Nezaret-i Celiliyesinin ruhsatı ile tab olunmuştur. Dersaadet 1306-M.S:1890. S=442. Arap harfleriyle

           

Ağustos- 2008- Ankara

Rüstem KOCADURMUŞOĞLU

Eğitimci Yazar-Teolog-Kökenbilimci

Bilge Ata- Ξ̲̅ TÜRKİYE Ξ̲̅

 

İçerik güncelleniyor...

 
  2025 © Bilge Ata. Tüm Hakları Saklıdır.   Son Güncelleme Tarihi: 05.07.2017Tasarım & Kodlama: -