SIRAT_I MÜSTAKİM
SIRAT-I MÜSTAKİM; ALLAH’IN DOSDOĞRU YOLUDUR.
Bölüm: 2
Bu yol Allah Zül Celâl’in Kur-an’ı Kerim’de vahyettiği, Son Elçisinin bizlere tebliğ ettiği yoldur. Bu yolun Kur-an’ı Kerim’deki adı: SIRAT-I MÜSTAKİM’ dir. Sırat-ı Müstakim gerçek Mü’minin, yani imanına şirkin pisliğini bulaştırmamış olanların gittikleri HAK YOLUDUR. Bu yol Hz. Âdem {av} den başlayarak yeryüzünde insanlığın var olduğu günden beri gönderilen Hak elçilerinin tebliğ ettikleri Hak Yoldur. Bu yolun sağındaki ve solundaki bütün yollar batıldır. SIRAT-I MÜSTAKİM’DEN sapanların gittikleri yolların tamamının batıl olduklarını, Hz. Muhammed {av} Efendimiz aşağıdaki ayeti delil göstererek ortaya koymuştur. Hak yol: Kur’an yolu, Hz. Muhammed {av}’ın tebliğ ettiği Tek Yoldur. Bu, orta yoldan, bu orta çizgiden, Kur-an ve Peygamber tebliğinden ayrılmak batıla, şirke, küfre götürür. O da ateşe, nara götürür.
Falan evliyanın, filan şeyhin, falanca cemaatin, filanca mehdinin, filanca ermişin, falanca yatırın yoluna değil, sadece Kur-an ve Son Elçimizin gösterdiği SIRAT-I MÜATAKİM’E UYANLAR KURTULMUŞTUR. Bu, Allah Azimüşşan’ın buyruğudur. Uyanlar için yol budur. İbnu Mace’nin Cabir İbnu Abdullah’ın hadisinde buyruluyor ki::
عَنْ جَابِرِ بْنُ عَبْدِ الَلهِ قَالَ: كُنَا عِنْدَ الَنبِيِ {صَلَى الَلهُ عَلَيْهِ وَسَلَمَ} . فَخَطَ خَطًا وَ خَطَ خَطَيْنِ عَنْ يَمِينِهِ . وَ خَطَ خَطَيْنِ عَنْ يَسَارِهِ. ثُمَ وَضَعَ يَدَهُ فَى الْخَطِ الْأوسَطِ فَقَالَ: {هَاذَا سَبِيلُ الَلهِ}. ثُمَ تَلَا هَذِهِ الْأيَةَ:
“Biz Peygamber {sav}’in yanındaydık. Efendimiz bir çizgi çizdi. O’nun sağına ve soluna da ikişer çizgi çizdikten sonra elini ortadaki çizginin üzerine koyup; {BU, ALLAH’IN YOLUDUR} buyurdu. Sonra da şu ayeti okudu:”
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَأنَ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمٌا فَاتَبِعُوهُ وَلَا تَتَبِعُوا الُسُبُلَ فَتَفَرَق بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَاكُم بِهِ لَعَلَكُمْ تَتَقُونَ
“GERÇEKTEN, İŞTE BENİM, SIRAT-I MÜSTAKİMİM;-DOSDOĞRU YOLUM- BUDUR. SİZ BU YOLA UYUN. SİZİ ALLAH’IN BU DOĞRU YOLUNDAN SAPTIRACAK BAŞKA YOLLARA SAPMAYIN. ALLAH’IN AZABINDAN, GAZABINDAN, NARINDAN KORUNMANIZ İÇİN ALLAH SİZE BUNU VASİYET ETMEKTEDİR.” En’âm 6/153
· بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءَ مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
“Dikkat edin/Haberiniz olsun ki; Katışıksız Din Allah’ın Din’idir. Allah’ı bırakıp ta, Allah’tan başka evliyalar edinenler: “Biz bu evliyalara tapINmıyoruz, onlar bizi Allah’a daha da yaklaştırsınlar diye onlara kulluk ediyoruz.” derler. Gerçek şu ki Allah, gerçek mü’minlerle, gerçek inananlarla bunların ayrılığa düştükleri şeyler hakkında aralarında hükmün verecektir. Şüphesiz ki Allah, böylesi çok yalancı, çok inkârcıları, asla HİDAYETE eriştirmez.” Zümer 39/3
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَتَرَى الشَّمْسَ إِذَا طَلَعَتْ تَزَاوَرُ عَنْ كَهْفِهِمْ ذَاتَ الْيَمِينِ وَإِذَا غَرَبَتْ تَقْرِضُهُمْ ذَاتَ الشِّمَالِ وَهُمْ فِي فَجْوَةٍ مِنْهُ ذَلِكَ مِنْ ءَايَاتِ اللَّهِ مَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ وَلِيًّا مُرْشِدًا
“ Ey Muhammed! Eğer sen Bakmış olsaydın güneşin doğduğunda mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken ise sol taraftan onları teğet olarak geçtiğini görürdün. Onlar da mağaranın geniş bir yerindeydiler. İşte bu, Allah'ın alametlerindendir. Allah kime HİDAYET ederse, işte o, HİDAYETE ermiştir; kimi de mahrum ederse, artık ona DOĞRU YOLU GÖSTERECEK HİÇ BİR EVLİYA BULAMAZSIN.” Kehf 18/17
Fanileri, ölümlü-dirimlileri Allah’ın berisinden evliya ve şefaatçi tayin etmek, insan cinsinden bir beşere kendilerine HİDAYET etmesi için bağlanmak, Allah ile kendi aralarında aracı tayin etmek, şirkin pisliğidir. Bu pislikten arınmak ve kurtulmak, ancak ve sadece, Allah Zül Celâl’e, katışıksız bir iman ve ihlas ile bağlanmakla, mümkündür. Allah Azim’üşşan’ın HİDAYET NÛRUNU gönüllerimizde yakması için, halis ve katışıksız bir iman isteği ve Allah Zül Celâl’in MUTLAK İRADESİ’nin tecellisine sarılmalıyız. Fanilerin, kulların, ölümlü-dirimlilerin hepsi de O’nun HİDAYET Güneşine muhtaçtır. Muhtaçları, {الَلهُ الصَمَدُ } “SAMED” olan, yani hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şeyin, herkesin kendisine muhtaç olduğu Allah Zül Celâl’in torpili, yaveri sayanlardan şiddetle uzaklaşmak, Allah’a yaklaşmanın ilk adımı, tek yoludur. İşte bu: SIRAT-I MÜSTAKİM’DİR.
Rüstem Kocadurmuşoğlu
Eğitimci Yazar Teolog Kökenbilimci
Bilge Ata -Ξ̲̅ ✫TÜRKİYE Ξ̲̅✫
|