Bilge Ata  
Site içi arama :
 
      Ana Sayfa   |   Din   |   Köken Bilimi   |   Güncel Makaleler   |   Araştırmalar   |   Belgeler   |   Hakkımızda   |   İletişim
 
 
 

 
Anket
Amerikalıların Kızılderililere yaptığı soykırım hakkında ne düşünüyorsunuz?
 Evet Soykırım yapmıştır
 Hayır Yapmamıştır
 Kısmi olarak soykırım yapmıştır

 
 
Ziyaretçi İstatistikleri
Aktif: 134
Bugün: 140
Toplam: 1.138.301
 

Maturidilikte Kulun Sorumluluğu

MATÜRİDİLİK’TE KULUN SORUMLULUĞU

Matüridi, insanların, güzellik, çirkinlik, iyilik, kötülük, neyin yararlı, neyin zararlı olduğunu akıl yoluyla bulacaklarını kabul etmiştir. İnsanlara hayvandan farklı olarak araç türetecek, evreni ve evrendeki varlıkları kullanabilecek bir yetenek verildiğini, insanın özüne, cevherine, bunların kaydedildiğini kabul etmiştir. Şimdi buna: {hard disk} diyoruz. İnsan yavrusu belli bir süre bakım ister. Buzağı ise anasından doğduktan bir kaç dakika sonra koşmak, kaçmak zorundadır. Çünkü ineğin yırtıcılara karşı duracak silahı yoktur. Kadim devirde, {ön devirde} insanın da silahı yoktu. Aradaki fark, hard disk, öz cevher, dediğimiz insana yükletilen akıl ve yetenektir. Ördek yavrusu, yumurtadan çıkar çıkmaz su birikintisinde yüzer. Bunu civcivler yapamaz. İnsanlar hayvanlardan pek çok farklı yetenekleriyle seçkinleşirler. Bu yetenekler insanları öbür canlılardan üstün kılar. İnsan bu canlıları akıl ile buyruk altına alır. Bazı hayvanları evcilleştirdikleri gibi, onların etinden, sütünden, yararlanmayı sağlayan da aklıdır. Hayvanlar araç, gereç yapamazlar. Bunu insan yapar. Hiç bir canlı, silah üretip birbirini vuramaz. Tütün üretip içmez. Rakı, eroin, esrar üretip keyif için bunları icat edemez. Kötüyü ve iyiyi üretmek ve tüketmek yeteneği sadece insana {bir de cin’lere verilmiştir.} İnsan, aklı ile sadece hayvanlara hükmetmez. İnsana doğanın seline, depremine, hükmedecek bir akıl zenginliği verildiği gibi bilim, teknoloji, felsefe öğrenme yeteneği de verilmiştir. Matüridi akaidinde kişi ne denli akıl sahibi ise sorumluluğu ve yükümlülüğü de ona göredir.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

 يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ

“ALLAH DİLEDİĞİNE HİKMET VERİR. KİME HİKMET VERİLİRSE İŞTE ONA HAYIR VERİLMİŞ OLUR. BUNU DA ANCAK VE YALNIZCA ÜSTÜN AKILLILAR ANLAR.” Bakara 2/269

a}HİKMET; VARLIĞIN ÖZÜNÜ ANLAMA VE KAVRAMA,

b}HİKMET; VARLIK ALEMİNİ TANIMA,

c}HİKMET; BİLDİĞİNİ, UYGULAMALI OLARAK ORTAYA KOYMA,

d}HİKMET; BİLGİNİN; ZİHİNDE ÜRETTİĞİ İŞİ, EYLEME DÖNÜŞTÜRMEK.

Bilinmek istenen şeyin bilgisine ulaşmak isteyen: “bu işin hikmeti nedir?” Diye sorduğunda; o işin sebeplerini, sonuçlarını, derin düşünce ve derin çözümlerini anlamak ve anlatmak için yapılacak çabalar, hikmeti anlamaya yöneltir. Matüridi akaidinde sorumluluğun kaynağı akıldır. Matüridilik aklı kullanmanın şart olduğuna inanır. Matüridiler, bir peygambere, bir {din’e} ve ilâhi vahye iman ederler. Şeylerin, yani eşyaların özünü, mahiyetini, iyi mi kötü mü olduklarını tanımak için insanlara akıl, hayrı şerden ayıracak temyiz gücünün verildiğini de kabul ederler. İnsana fıtri olarak -doğuştan- bağışlanan bu yeteneklerin daha da geliştirilmesi için insanın akıl yolunda yürümesi, aklını geliştirecek bilimlere yönelmesine inanırlar. Bunlarla birlikte ilâhi dinin bozulmamış kitabının ve o kitabın verildiği peygamberlerin de gerekliliğini hiç bir itiraza meydan vermeyecek bir açıklıkla kabul ederler.

Bazı kimseler dine şu itirazları yapabilirler: ”modern teknolojinin deniz suyunu arıttığını, lağım sularını yağmur suyu haline getirdiğini, tıbbın çok şeyi çözdüğünü, uzaya gidildiğini” ve benzer iddialarda bulunarak, “dine gerek olmadığını” savunabilirler. Onlara biz de deriz ki, bilimsel buluşları, aklı, mantığı inkâr edeni matüridilik de kabul etmez. Zaten bizim de anlatmak istediğimiz esas konu budur. Nakli, vahyi, yani dini inkâr etmek, sadece aklı öne çıkarmak, insanlığın geleceğini kurtaramaz.

İlkel devirleri düşünelim. Orta Çağ Avrupasında M.S. 1161’de cerrahi tıp hem yoktu, hem de kasaplık sayılıyordu. Ruh hastalarının içine şeytan kaçmış diyerek diri diri yakıyorlardı. Hıristiyanlığın dışındaki hiç bir inanca saygı duymuyor, giyotinle başlarını kesiyorlardı. Eğer avrupalı hıristiyanlar, Hz. İsa efendimizin gösterdiği yolda yürümüş olsalardı, bu fiilleri işlemezlerdi. Araplar ise kız çocuklarını diri diri kuma gömüyorlardı. İslam, bunu kökünden kuruttu.
Kur’an, haksız yere kan dökmeyi ve kan ürünlerini üretip tüketmeyi yasakladı. Şimdi bile pek çok Avrupa ülkesinde özellikle İngiltere’de kan ürünleri işlenip satılmaktadır.
Yukarıda tespit edilen konuları akıl, tam anlamıyla açıklayamamaktadır. Aklın ortaya koyduğu bilimler ve teknolojiler bu tür işlerin tam karşısındaki doğruyu göstermiş olsa dahi, günümüzdeki uygulamalar aklın ve fennin gösterdiği hedefleri insanlığın dolanmakta olduğunu göstermektedir. İngilizlerin aklı, mantığı, teknolojileri yok mudur? Akılları ve teknolojileri ileri derecede olmakla birlikte kan ürünlerini üretmekte ve tüketmektedirler. Aklın kaynağı ilahidir. Varlığın, kaynağı da ilahidir. Bu itibar ile vahyi tevil etmek için akıl gerekli olduğu gibi, evreni tanımak için de akıl gereklidir. Kur’an zaten hep bu gerçeğe işaret etmiştir.

 بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

 الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ بِحُسْبَانٍ

“GÜNEŞ İLE AY HESAP İLEDİR.” Rahman 55/5

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَالسَّمَاء رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ

“GÖĞÜ YÜKSELTTİ, ÖLÇÜYÜ KOYDU. {DENGEYİ KURDU} ” Rahman 55/7

Yörünge konumuna göre dünya ile güneşin uzaklığı ortalama: 150 milyon km’dir. Yörüngeye göre dünya ile ay’ın uzaklığı ortalama: 380 bin km.dir. Güneşin dünyaya uzaklığı ay’ın dünyaya uzaklığının dört yüz katı, güneşin kütlesi, ay’ın kütlesinin dört yüz katıdır. Allah dengeyi kurdu. Ölçüyü koydu. Kök tarafı kalın ucu ince bir ağaç düşünün. Dünyayı ortaya alın, uzun tarafta güneş, kısa yanda ay var. Düşünün! M.S. 610 yılında inmeye başlayan Kur’an ile bugünkü uzay teknolojisinin keşfettiği bilgilerin örtüşmesi, akıl ile naklin örtüşmesidir. Aşağıdaki ayette kanın yenmesi yasaklanmıştır. M.S. 610’da kanı iceleyen laboratuvar var mıydı?
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ بِهِ لِغَيْرِ اللّهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلاَ عَادٍ فَلا إِثْمَ عَلَيْهِ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

“O, SİZE SADECE VE YALNIZCA ÖLÜ ETİNİ, KAN’I, DOMUZ ETİNİ, ALLAH ADINA KESİLMEMİŞ, ALLAH’TAN BAŞKALARININ ADINA KESİLMİŞ OLAN HAYVANLARIN ETİNİ HARAM ETTİ. EĞER BİR KİMSE BUNLARDAN YEMEK ZORUNDA KALIRSA BAŞKA BİRİNİN HAKKINA TECAVÜZ ETMEMEK VE ZARURET MİKTARINI GEÇMEMEK KAYDIYLA O KİMSEYE HERHANGİ BİR GÜNAH YÜKLETİLMEZ. ÇÜNKÜ ALLAH GERÇEKTEN ÇOK BAĞIŞLAYICI VE ÇOK MERHAMETLİDİR.” Bakara..2/173

Evreni akıl ile tanıyan insan, nakli, yani vahyi de akıl ile daha güçlü olarak çözer. Aklını kullanamayan, yani okuyup yazmayan, araştırmayan insan, ne aklı kullanabilir, ne vahyi çözebilir.
Akıl, ne denli güçlendirilir ise sorumluluk o denli artar. Bilginlerin, devleti yönetenlerin sorumluluğu, bir çobanın sorumluluğundan baskındır. Çoban üç keçi, beş koyundan sorumludur. Geçerli bir mazeretleri yokken, aklını geliştirmeyenlerin sorumlulukları ile aklını ıvır zıvır ile meşgul edenlerin sorumlulukları katmerlidir. Devleti yönetenlerin sorumluluğu ise yüklendikleri görevleriyle doğru orantılı olarak artar. “Devleti yönetenlerin aklı kıt ise sorumlulukları kıt olur mu?” Diyenlere biz de deriz ki; Devlet yöneticilerinin hangisi aklının kıt olduğunu kabul ediyor? O makamları işgal edenlerin pek çoğu herkesten akıllı olduklarını savunmuyorlar mı? Kendileri, akıllarının kıt değil, aksine çok fazla olduğunu, tanıklar huzurunda söylediklerine göre, devlet adamları, o oranda sorumlu olurlar.

14/OCAK/2013
Rüstem KOCADURMUŞOĞLU
Eğitimci Yazar-Teolog-kökenbilimci
Bilge Ata- Ξ̲̅
TÜRKİYE Ξ̲̅

 


 
  2025 © Bilge Ata. Tüm Hakları Saklıdır.   Son Güncelleme Tarihi: 05.07.2017Tasarım & Kodlama: -