MATÜRİDİ AKAİDİ {2}
KUR-AN’I KERİM MOTA MOT ÇEVRİLEMEZ
Kur-an’ı Kerim; Mota mot çevrilemez. Dünya dilleri arasında da mota mot çeviri yapılamayacağını dil bilimcileri kabul etmiştir. Üstelik Kur-an’ı Kerim Şanı Yüce Allah’ın Kelam-ı kadim’i olduğu için mota mot çeviri yerine: “Meal, Çeviri, Anlatım, Yorum” deriz. İmam Matüridi: “TEVİL” demektedir. Çevirilere Kur-an denseydi işte o zaman o çeviriyi, Kur-an yerine geçirmek isteyenler çıkacağı için böyle bir adlandırma, Kur-an’ın aslının kaybolması, çevirilerinin Kur-an yerine geçmesi demek olacağından Kur-an’ın aslına Kur-an deriz. Meallere, tevillere, çevirilere Kur-an’ın aslı diyemeyiz, anlatımı deriz. Kur-an’ın yorumlarına, açıklamalarına, meallerine, tefsirlerine, tevillerine: “Bu da Kur-andır.” diyenler, Kur-an’ın asıl İlahi Kelâmını inkâr etmişlerdir.
Kulun tercümesi, meali, tevili, tefsiri kulun sözüdür. Kul yaratılmıştır. Kulun sözleri de, dilleri de, ağızları da, kalemleri de, kâğıtları da, divitleri de, bellekleri de, kalem tutan elleri de, düşünen beyinleri de, mürekkepleri de yaratılmıştır. Kulun tercümesini, yorumunu; tefsirini Allah’ın kelâmıyla eş tutmak, Kadim olan, Ezeli ve Ebedi olan, Doğmamış ve Doğurulmamış olan Allah Zülcelâl’i, O’nun yarattığının derecesine indirgemek ve böylece fanileri Allah’a eş tutmak olur ki, böyle bir durum, en büyük küfürdür, iflah olmaz, amansız bir şirktir.
Bismillahirrahmanirrahim” Besmele ayettir : بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
“Esirgeyen, bağışlayan Allah’ın Adıyla” Mealdir, çeviridir.
“In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.” Mealdir, çeviridir.
“Im Namen Allahs, des Gnædigen, des Barmherzigen.” Mealdir, çeviridir.
“Kul Hüve Allahü Ahad.” İhlas 112/1 İhlas ayettir : قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
“De ki, O Allah’tır, Birdir.” Mealdir, çeviridir.
“Say: He is Allah, the One.” Mealdir, çeviridir.
“Sprich: ‘Er ist Allah, der Einzige” Mealdir, çeviridir.
Meal ve çeviriler bu ayetlerin, Türkçe, İngilizce ve Almancadaki yorumu, yani anlatımıdır. Ayetin aslı,-قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَد … بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ dır. Ayetler, hangi alfabe ile yazılırsa yazılsın doğru yazıldıktan sonra ayettir. Ayet, hangi dile çevrilirse çevrilsin çevirileri ayet değil, ayetin açıklamasıdır, yorumudur, tevilleridir. Çeviriler, kulların kendi dillerindeki sözler, lafızlar, harfler, kelimeler ve manalar ile anlamlardır. Kulların sözlerinin, Allah’ın sözlerinin yerine geçmesine göz yummak, önayak olmak, aldırmamak, mücadele etmemek, uyarmamak, bana ne demek, neme lazım demek, ben karışmam demek, başıma bir iş gelir demek, bunlar güçlendiler sonra ne olur, ne olmaz demek, ekmeğimden olurum demek, makamımı kaybederim demek Kur-an’ın insanileştirilmesini sorgusuz sualsiz kabul etmektir. Şanı Yüce Allah’ın Kelam-ı Kadimindeki İlahi Vahiylerini ıskalamak, dolanmak, demektir ki, bunları işleyenlerin Allah Zülcelâl’e verecekleri hesapları çok çetindir.
Fanilerin sözlerini, Haşa! ŞANI Yüce Allah’ın sözleri mertebesinde görmek, göstermek, o fanileri de Haşa! Birer ilâh mertebesine çıkarmaktan başka ne ile açıklanabilir? Bu fanilerin yazılarını, sözlerini, risalelerini, okuduktan sonra; Haşa! Şanı Yüce Allah’ın ayetlerini okumuş gibi: “SADAKALLAH’ÜL AZİM” demek, o kişilerin sözlerini Allah Zülcelâl’in ayetlerinin yerine koymaktan başka ne ile açıklayacaksınız? Memleketin yetkili makamlarının başında gelen Diyanet İşleri Başkanlığı, 30’u aşkın İlahiyat Fakülteleri bu işe ne diyorlar? Değişik dillerde yapılan Kur-an çevirilerini, ayetin bizzat kendisi olarak görenler, gösterenler, Kur-an’ı Kerim’in asıl ayetlerine ne demekteler? Böyle bir yol açıldığında, bu kere Kur-an’ı Kerim, Tevrat ve İncilin durumuna düşürülür ki bu, Kur-an için çok büyük bir tehdit, çok netameli bir kalkışma olur. Kur-an’ın çevirilerini yapmak, başka şey, aslını korumak daha başka bir şeydir. Kur-an’a saygı duymak, çevirilerine de saygı duymayı gerektirir. Bu, her inanan Müslüman’ın görevidir. Kur-an aslıyla birlikte başka dillere çevirilmelidir. Bu çevirileri okuyanlar, umulur ki hidayete ererler.
Allah Zülcelâl’in sözleri Kadimdir, İlâhidir. Kadim olan sözler, peygamberlere vahiy yoluyla gönderilmişlerdir. Allah’ın sözlerine ayet denir. Ayet; Kur-an’ı Kerimdeki Sûre adı verilen büyük bölümlerdeki küçük, kısa metinlerdir.
Matüridi akaidinde Matüridiler; ayetlerin içerdikleri, ihtiva ettikleri, özünde var olan, özünde taşıdıkları öz manayı KADİM olarak kabul ederler. İman eden bir kişi, Allah Azim’üşşan’ın ayetlerini okuduktan sonra: “SADAKALLAH’ÜL AZİM” der. Anlamı: “ALLAH DOĞRUDUR.” Demektir. Nurcuların, Fetullahçıların Sait Nursi’nin yazılarına: “BU DA KUR’ANIN AÇIKLAMASI.” Diyerek kendi müritlerine, bu faninin yazılarını bu adlandırma ile okutmaları, fani Sait’in, kul Sait’in yazdığı yazıları okuduktan sonra da: “SADAKALLAH’ÜL AZİM.” Demelerinin, Kur-an ve İslam açısından hükmü nedir? “SADAKALLAHÜL AZİM” demek, “YÜCE ALLAH DOĞRUDUR.” demektir. Bu söz ayetleri okuduktan sonra söylenir. Bu söz ile Allah’ın doğru söylediğini, doğru olduğunu, eğri söylemediğini, söylediklerinin hak ve gerçek olduğunu belirtmek için “SADAKALLAH’ÜL AZİM” denir. İnsanların konuşmalarından, yazdıkları yazılarını okuduktan sonra “SADAKALLAH’ÜL AZİM” diyenler, o faninin sözlerini, yazılarını, fikirlerini, kelimelerini, hatalarını, yanılgılarını Şanı Yüce Allah’ın sözlerine denk saymışlardır. Böyle bir davranış, fanilerin kitaplarını, sözlerini, Allah Azim’üşşan’ın ayetlerine denk saydıkları için onların sözlerini, kelimelerini, harflerini Allah’ın ayetlerine ortak, denk, bedel yapmışlardır. Bu kimseler bu davranışlarıyla Kur-an’ı Kerim’in yerine bu fanilerin sözlerini getirmiş oluyorlar. Bu girişim, kul Sait’in, fani Sait’in sözlerinin, risalelerinin Kur-an’ı Kerim’in bir benzerinin, denginin, tıpkısının olduğu yargısı gittikçe yaymakta olduğu esefle gözleniyor. Hala; Nurcuların toplantılarında, insanlarla bir arada oldukları sıralarda sürekli olarak fani Sait’in eserlerini okuduklarına tanık oluyoruz. Kendilerine: “Niçin Kur-an okumuyorsunuz diye soranlara karşılık ta: “Bu da o’dur, aynı şeyidir” diyor, bunda o kadar aşırı gidiyorlar ki, kul Sait’in yazılarını okuduktan sonra, Kur-an’ı Kerim okumuş gibi: “SADAKALLAH’ÜL AZİM” diyorlar. Bu haddi aşan, bir faninin sözlerine Şanı Yüce Allah’ın sözleriymiş gibi: “SADAKALLAH’ÜL AZİM” diyenlerin bu Kur-an dışı davranışları, Kur-an’a sokuşturmalar yapmaları, kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Nurcuların Sait Nursi’nin kitaplarını okuduktan sonra: “SADAKALLAH’ÜL AZİM” demeleri, bu kişinin yazılarını Kur-an ayetlerine denkteş saydıklarının en belirgin belgelerindendir. Sait Nursi’nin, Fetullah’ın veya başka birinin sözlerinden, kitaplarının okunmasından sonra kim “SADAKALLAH’ÜL AZİM,” derse, o kişi veya kişiler, bu fanilerin sözlerini, kitaplarını, Allah Zülcelal’in Kadim sıfatının bir tecellisi olan Kelâm-ı Kadim’in ayetlerinin yerine koymuşlardır. Allah Zülcelâl’i de bu fanilerin doğru söylediklerine dair Allah söylemiş gibi ortak etmişlerdir. Bu pek büyük bir iftiradır.
{ www.bilgeata.com Lutfen TIKLAYINIZ.}
23/Nisan/2013 Adana Rüstem KOCADURMUŞOĞLU Eğitimci Yazar-Teolog-Kökenbilimci Bilge Ata- Ξ̲̅ ✫TÜRKİYE Ξ̲̅✫
|