ÇALINAN TÜRK TARİHİ
KANTURA’NIN OĞLU: MADYAN- METEHAN
H. İbrahim {a.v}’in bir Türk Kırliçesi olan KANTURA ile yaptığı evlilikten 6 oğlunun doğduğunu, bunlardan birinin adının: MADYAN olduğunu tarihler kaydediyor. MEDYA ile MADYAN; sözleri bir birine oldukça yakın sözlerdir.
“US MATU: ÖLMEK”
“MİTU: ÖLÜ” {Sümer dili ve Grameri Prof. Dr. Mebrure Tosun Prof. Dr. Kadriye Yalvac. TTK. Yay Ankara 1981 C=1 S=77, 78}
MATU sözü, bu gün Arapçadaki مَيِت MEYT-MEYYİT sözünün de kökenidir. MATU ile MİTU sözleri Arapçada, Türk dilinden kalmıştır. Biz Türklerin METE dediğimiz Türk kahramanı Yüce Kaan Mete Han’ın adıdır. MOTON, MATON, MADAN, MİDAS, MAOZETUNG, MOT, MEVT, MED, MAADAY, sözlerinin hepsi METE-KAN, METE HAN anlamınadır. Sözün kökeninde ÖLÜM kavramı bulunmaktadır. Bunun için bu söze: “YOKEDİCİ, MAHVEDİCİ, KAHREDİCİ”, anlamları yüklenir. METE HAN, Türk Milletinin düşmanlarını, onların ordularını, yok ettiği için bu adı aldı.
Hz. İbrahim {a.v} Efendimizin Türk Kıraliçesi KANTURA’DAN doğan oğlunun adı: MADYAN idi. MADYAN sözü, MADA-KAN sözünden bu şekle girmiş olabilir. MADA-KAN sözündeki KAN, BİZİM ŞİMDİ HAN, KAAN dediğimizdir. Bu sözdeki K harfi zaman içinde düşerek MADAAN, MADİAN, MADAYAN şekillerinde söylenmiş olmalıdır. MADAAN sözündeki D harfi bazı Türk ağızlarında T olarak söylendiği için MATAAN yani METE HAN olarak bildiğimiz Türk KAANININ adına denk gelmektedir. Bu açıklamalara göre Arap dilindeki: {مَاتَ ، يَمِيتُ ، مَيْتًا {3-MEYTEN, 2-YEMİTU, 1-MATE} {Arapça yazılar sağdan sola doğru yazılır. Bu fiil çekimlerindeki parantez içindeki Türk alfabesiyle yazdıklarımızı da sağdan sola doğru okuyunuz.} 1. MATE Arapçada ÖLDÜ, YEMİTU; ÖLÜR, MEYTEN; ÖLMEK demektir. Fiil ölüm timsalidir. MATE, METE, MADYAN, MOTON sözleri de ölüm timsalidir. Bu sözlerin kökeni Türkçe; ÖLÜM TİMSALİ METE KAAN, METE HAN’DIR.
HURRİ-MİTANİ olarak tarihte ün yapmış, medeniyet kurucu Millet, Güneydoğu Anadolu’nun öz sahibi, öz halkı olan Türklerdir. Bu eşsiz medeni Milletin: MİTANNİ olan adı dahi METE anlamına olsa gerektir. Güneydoğu Anadolu’da varlıklarını sürdüren ve adlarına ZAZA denilen topluluk, işte bu URRİ-MİTANNİ Türklerinin torunlarıdır.
Maday, Maotun, Mao ze tung, Motun, Midas, şeklinde söylenen Mete Han: M.Ö-234 yılında doğdu. Bu tarih dikkate alındığı zaman Mete Han ile Oğuz Han’ın aynı kimlik altında tek kişi oldukları düşünülebilir. Mete Han, M.Ö-209 tarihinde tahta çıktı. Hunları başkaca Türk boy ve oymaklarını tek bayrak, tek Devlet ve tek Kaanlık altında birleştirdi. Hükmettiği İmparatorluğun toprakalrı 18 milyon kilometrelik bir dünya idi. Hindistandan sibiryaya, Çinden Kafkasyaya kadar büyük bir coğrafyada egemen oldu. METE HAN, Profesyonel Türk Ordusunun da kurucusudur. M.Ö 209 tarihi, Türk Kara kuvvetlerinin, yani Türk Ordusunun da kuruluş tarihidir. 2014 tarihi itibariyle Türk Ordusunun kuruluş tarihi: 2215 yıl eder ki, bu tarih dikkate alınırsa Almanlar, İngilizler, Fransızlar o zamanlar henüz uluslaşıp tarih sahnesine çıkmamışlardı. Yani bu milletler o tarihte yoklardı.
Mete Han gayet tedbirli, disiplinli, gözü pek, yiğit, cesur, atak, dikkatli, savaş sanatını, kitleleri yönetme sanatını en ince ayrıntısına kadar bilen bir Türk Kaanıydı. Vınlayan oku icat etmişti. Okunu hangi yöne çevirirse, askerleri o yöne ateş edelerdi. Bir gün okunu çok sevdiği atına çevirmiş, askerlerinden bazıları bundan kaçınmışlardı. Bu disiplinsiz askerlerin üzerine okunu çevirmiş buyruğa uymayan o askerleri oklamışlardı.
Kürtler, kendilerine yapay bir soy aramışlar, sonunda MED-lerden geldiklerini iddia etmişlerdi. Daha sonra MEDlerin Türk soylular olduğu belgelenince bu kere KARDUKLARDAN geldiklerini ileri sürdüler. KARDUKLARIN öz be öz Türk oldukları tarafımızdan 2013 yılında yayınladığımız: {ÇALINAN TÜRK TARİHİ—KARDUKLAR KÜRTLERİN ATASI MIYDI?} adlı eserimizde ortaya koymuş bulunuyoruz. Burada gördüğümüz MED sözünün MEDE, METE sözünden kısaltılmış olması oldukça güçlüdür. MED-ler, MEDİA-lar, MADAİN, MEDAYİN sözlerinin hepsinin kökünün METE olduğunu görüyoruz.
“4734- Hz. Ebu Bekir {r.a} anlatıyor: “Resûlullah {a.v} Buyurdular ki: Ümmetimden bir kısım insanlar Dicle denen bir Irmak yanında Basra denen geniş bir düzlüğe inerler. Irmağın üzerinde bir köprü vardır. Oranın halkı çoğalır. Göçmenlerin beldelerinden biri olur. Âhir zamanda geniş yüzlü, küçük gözlü olan BENİ KANTURA {KANTURA OĞULLARI=TÜRKLER} GELİP Irmak kenarına inerler. Bundan sonra Basra halkı üç gruba ayrılır.
Bir grup sığır ve kır develerinin peşine takılıp tarım hayatına dönerler. Helak olurlar.
Bir grup nefislerinin kurtuluşunu esas alırlar. KANTURA ile barış yolunu tutarlar. Böylece küfre düşerler.
Bir grup ta çocuklarını geride bırakıp onlarla savaşırlar. İşte bunlar şehid olurlar.” {Ebu Davud, Melahim 10, -4306-}
Bu hadis-i şerifte söz konusu edilen {KANTURA OĞULLARI=TÜRKLER} Hz. Peygamber {a.v} Efendimizin gözündeki perdenin kaldırıldığı, {bugün bizim ekran dediğimiz} manevi bir ekranın geleceğe doğru açıldığı, kıyamete kadar olacak bazı hallerin Efendimize gösterildiğini sahabeler açıklıyorlar. İşte bu Ebu Bekir hadisi de onlardan biridir. Hadis-i Şerifte sözü edilen {KANTURA OĞULLARININ, yani TÜRKLERİN,} Basra dolaylarına gelen bölüklerinin o zaman henüz Müslüman olmamış bölüklerden olması gerekiyor. Acaba bu olay, Cengiz ile Hülagu zamanında mı oldu, yoksa daha ileride mi olacak?
KANTURA’NIN oğlunun adı MADYAN idi. Yukarıda açıklandığı üzere: MADYAN, MADAYAN sözü MADA AN, MADA KAN, MADA HAN olabilmektedir. Buna göre Hz. İbrahim {av} Efendimizin oğullarından birisinin adı; METE KAN- METE HAN olduğu görülüyor. Hz. İbrahim {a.v}’in Tarihte nam salmış iki oğlundan büyüğünün adı: İSMAİL, küçüğünün adı: İshak idi. Bu iki oğluna Elçilik, Yalavaçlık, yani Peygamberlik verilmişti. Büyük oğlu Hz. İsmail {a.v} den Kureyş Türk kabilesi türedi. Onların arasından da Hz. Muhammed {av} Efendimiz geldi. Küçük oğlu Hz. İshak {av} den iki hanedan türedi. Birisi Is, Isu dan Rum doğdu. Bunlardan da bir tek Yalavaç, peygamber gönderildi, o da Hz. Eyyub {a.v} idi. Is’ın, Isu’nun ikiz kardeşi olan Yakub {a.v} den de Yakub Hanedanı türedi. Bunlar, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Zekeriye, Hz. Yahya ve Hz. İsa {a.v} lardır. Bunların Yahudilikle en ufak bağları yoktur. Bu peygamber Efendilerimizden şimdilik ikisinin köken bilgisini yayınladık, ötekilerin tamamını inşallah kitap halinde yayınlamayı planmış bulunuyoruz. www.bilgeata.com web sitemizde yayınlanan: Hz. İshak ile Hz. Süleyman {a.v} efendilerimizdir. Bu iki elçinin kökenleri incelendiğinde öz be öz Türk soyundan geldikleri görülecektir.
Yukarıdan beri açıklandığı üzere METE adı Hz. İbrahim {av} efendimze kadar varıp dayanmaktadır.
Tevratta MADA, MATA=METE; Hz. Nuh {av} oğlu Yafes’in oğlu olduğu açıklanıyor. METE’nin Hz. İbrahim {a.v} Efendimize, oradan da Hz. Nuh {a.v} Efendimize kadar götürülmesi Türk Milletinin insanlık tarihinde ne denli büyük bir geçmişinin olduğuna en büyük tanıklar olarak dikkate alınsa yeridir.
“MADA, {MATA} “Yafes’in oğlu.” {Tevrat S: 108}
METE HANDA binlerce yıl önce de METE adlı Türkler gelmiştir. Bunlardan birisi, Hz. İbrahim {a.v} Efendimizin Kantura’dan olan oğlu MADYAN, METE HAN’dır. Hz. İbrhim devrini düşünürsek en az 3 bin, dört bin yıl önce de METE adlı Türkler yaşamıştı. Tevratın açıklamasına göre Hz. Nuh {a.v} Efendimizin oğlu Yafes’in MADA, MATA, METE adlı bir oğlu vardı. Yafes ise Türk’ün Atasıdır. Yafesten Türk doğmuştur. Türklüğün tarihinin Hz. Nuh {av}’a kadar çıktığını başkaca belgelerle biliyor idiysek te şimdi bu MADYAN, MADA- MATA, METE belgeleriyle Türk soyunun kökenlerinin Hz. İbrahim ve Hz. Nuh {a.v} Efendilerimize kadar çıkmakta oluşu, Yüce Türk Milletinin ne kadar köklü, ne kadar haşmetli bir tarihe sahip olduğunu göstermesi bakımından eşsiz birer hazine olmuştur.
19-Eylül-2014 Dikmen-Ankara
Rüstem Kocadurmuşoğlu
Eğitimci Yazar Teolog Kökenbilimci
Bilgeata -Ξ̲̅ ✫TÜRKİYE Ξ̲̅✫
|