Bilge Ata  
Site içi arama :
 
      Ana Sayfa   |   Din   |   Köken Bilimi   |   Güncel Makaleler   |   Araştırmalar   |   Belgeler   |   Hakkımızda   |   İletişim
 
 
 

 
Anket
Amerikalıların Kızılderililere yaptığı soykırım hakkında ne düşünüyorsunuz?
 Evet Soykırım yapmıştır
 Hayır Yapmamıştır
 Kısmi olarak soykırım yapmıştır

 
 
Ziyaretçi İstatistikleri
Aktif: 82
Bugün: 91
Toplam: 1.138.252
 

Horusun Gözü

                                 

ÇALINAN TÜRK TARİHİ

 

HORUS’UN GÖZÜ

 

ARAPLARIN PUTLARI HANGİ SOY’A AİTTİR?  

 

        “İbnu Abbas {r.a}'dan: “ Hz. Nuh {s.a.v}’un Milletinde mevcut olan putlar, sonradan Araplara geçti.

        “Şöyle ki: VEDD adındaki PUT, DEVMET-EL- CENDEL'DE idi. Bu PUT KELB {KÖPEK} Oymağı'na ait idi. SUVA adındaki PUT,  HUZEYL Oymağı'nın  idi. YAĞUS adındaki PUT, MURAT Oymağının idi. Sonra BENU KUTAYF'IN {KUTAYF OĞULLARI}’NIN oldu. SEBE'YE yakın CURF adındaki yerde idi. YEUK adındaki PUT, HAMEDAN'A ait idi. NESİR, HİMYER'İN AL-İ ZİL KELÂM’IN idi. Aslında bu PUT ADLARI, Hz. NUH MİLLET'İNDE İYİ KİMSELERE AİT İDİ. Şeytan bu iyiler ölünce Milletlerin'e şu telkin'i yaptı:

        “İyi kimselerinizin oturmuş oldukları yerlere {onların anısına dikitler} dikin, bunlara o iyilerin adlarını verin” dedi. Halk, bu telkine uyup, söyleneni yaptılar. Başlangıçta tapınma yoktu. Ancak geçen zaman içinde bunlar HELAK//ÖLEK/ÖLET olup gidince, onlara ait bilgiler de unutuldu. Bu Putlara tapınmaya başladılar.”  1

……………………………………………………

1} Buhari, Tefsir, Nuh  1.

        {Not: helak sözü için www.bilgeataçcom ÖLETER TIKLAYINIZ.}

         BU PUTLARIN ADLARININ ANLAMLARINI AYRI BÖLÜMDE VERMEYİ PLANLIYORUM. İNŞALLAH BAŞARIRIM.

 

        1} VEDD

        2} SUVA   

        3} YAĞUS

        4} YEUK

        5} NESİR

                                                                        

        Mekke-i Mükerreme'deki LAT, UZA, MENAT>MANAT gibi putların adlarının Türkçe olduğu hakkındaki tespitlerimiz şu hadis-i şerif ile örtüşmektedir. Görüldüğü üzere, Peygamberimiz {s.a.v} Efendimizin amcası Abbas'ın oğlu, Arapların elinde bulunan putların hiç birisinin Araplar tarafından yapılmadığını, bu putların Hz. Nuh {s.a.v} zamanından kalma olduğunu, adlarının da o dilden geldiğini, oradan da Araplara kadar gelerek onlar tarafından kabullenildiğini çok çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur. Bu Hadis-i şeriften anladığımıza göre, Arapların putları, kendilerinin değildir. Bu putların Hz. Nuh Milletinden Araplar dediği kimselere kalması için, arada insan unsurlu bir bağlantı sürecinin var olması kaçınılmaz bir zarurettir.

        Nitekim Evrenlerin Efendisi Hz. Muhammed {s.a.v} Efendimizin Soy Kütüğü dahi,  Hz. İbrahim {s.a.v}’e dayanır. Efendimizin indiği kökenden Araplara intikal eden ve bütün Arapların sınırsız saygı gösterdikleri bütün putları, kesinlikle Arapların değil, Sümer Türk'lerinin idi. Bu Hadis-i Şerif'te Lat, Menat-Manat, Uza, Uzzanın adları sayılmamıştır.

                           Rüstem KOCADURMUŞOĞLU- Bilge Ata Ξ̲̅ TÜRKİYE Ξ̲̅

         joebuV; FEBUS; BABY; BEBE;=BEBEK

 

{joebuV } FEBOS-FEBUS; Apollon'un unvanlarından biri de FEBOS'TUR. Bu söz parlak, nurlu, ışıklı anlamınadır. Etimolojistler bu sözün de köken'ini ve anlamını bir türlü anlayamamışlardır. Bunda Farsça {Bina} yani görme, {görücü} sözleriyle ilişkisini araştırırlar. Fakat bütün bu araştırmalar boşuna olmuştur. Bovazak, bunların hiçbirini kabul etmeyerek: {kökeni şüphelidir} der. Kökeni şüpheli demek muhakkak; Türkçe demektir. joebuV; FEBOS, Türkçe BEBEK sözüdür. BEBEK; BUBEK, BÜBEK, BÖBEK, BİBEK şekillerinde yazılan ve konuşulan bu söz, gözün gören noktası, genel bir deyişle; GÖZ BEBEĞİ dediğimiz şeydir. Bundan nûr ve ışık anlamı nasıl çıkarılmıştır? Bakınız! “O Ön devirlerde” güneş bir açıdan nûr, ve ışık, öbür açıdan{ İLÂH'IN GÖZÜ } olarak kabul olunuyordu. Işınları aracılığı ile dünyayı aydınlatan {EVREN’İN İLÂH}'ı, BU GÖZ İLE EVREN’İN GİDİŞATINI GÖZLÜYOR, HER ŞEYİ GÖRÜYOR, BİLİYORDU. GÜNEŞ İLÂH’ININ GÖZ BEBEĞİ, yani GÖRME ARACI, GÖRME NOKTASI OLDUĞUNA inanılıyordu. İşte bunlardan dolayıdır ki, güneşin unvanlarından biri de {BEBEK} yani {GÖZ BEBEĞİ} sayılmış, sonraları bu BEBEKTEN yayılan ışığa ve nûra özelleştirilmiştir. BEBEK-sözü:-{ FEBOS }- olmuştur." 2

…………………………………………….

            2} Yusuf Ziya Yunan’dan Evvelki Türk Medeniyeti 1928 İstanbul S: 145 Arap harfli S:145  

 

        Yusuf Ziya Merhum'un şu açıklamalarına dikkatle baktığımızda BEBEK sözünün FEBOS' a dönüştüğünü görürüz. FEBOS sözü, sonraları Mısır, Yunan, Biritanya, Suriye, Anadolu Türk'lerinde aynen korunduğu gibi, FEBOS şekline dönüşerek GÖZ BEBEĞİ anlamını da korumuştur. Bu söz bütün dünya uluslarında Ön-devirlerde henüz bu uluslar uluslaşmadan önce, onların dillerinde var olan bu ve benzeri Türkçe sözler, bu dillerde korunmuş kalmıştır. FEBOS sözünün başka bir şekli olan ve daha az değişen aslı ise bizzat BEBEK sözüdür. Nitekim bu söz, bütün Avrupa dillerinde korunmuştur.

        "Babe{beyb i. Bebek, saf ve tecrübesiz kimse. ABD.

Argo: kız; slang: piliç".

"Ba.by {bey'bi}i.s.f, bebek, çocuk; bir ailenin en küçüğü, çocukça halleri olan kimse; argo; bir kimsenin övünmesine sebep olan icraat veya eser; argo kız;

s. Bebek gibi; bebeğe ait; bebeğe yakışır;

konuşma dili, küçük, nispeten küçük;

küçük çocuk, muamelesi yapmak; babish; Çocuksu, bebeksi, bebek gibi."3

…………………………………………………….

            3} İngilizce-Türkçe Redhouse Sözlüğü Sev Matba ve Yay Eğ. Tic. A.Ş. İstanbul  S=62

 

        Bu belgelerdeki bebek sözü, o uluslar henüz uluslaşmadan önce onların dilinde korunan Türkçe sözlerdendir. Hatta burada; Bebish sözü, Türk dil'inde bin yıllardır kullanılan; baba=baboş, Ana-Anoş,/Aniş, Emmi; Emmiş; Bebe; Bebiş sözlerinin aynısıdır. FEBOS sözünün başka bir dönüşümünün ise bu sözden {HOROS, HORUS} şekline girmiş olma ihtimalidir. Bu tür değişimler olabilir. HORUS gözü; zaman içinde Biritan Türk'lerinin ağzı ile de HORUS şeklinde korunduğu; Horus Gözünün evreni gözetlemekte olduğu inancı Türk'ler aracılığı ile bütün Dünya'ya yayılmıştır. Mısır'dan, Yunan'a, Roma'dan Avrupa'ya, Araplardan Yahudilere dek her yeri kaplamıştır. Bu inanış, İngiliz ve ABD’li Protestan Evangelik Protestan Mezhebinin önemli inanış kurallarından birisini ve belki de en saldırganını oluşturmaktadır. Bu Mezhebin sahipleri ise şimdi ABD Ülkesinde etkin bir konumdadır. Bunlara JUDAİZER denir. Anlamı: YAHUDİCİ demektir. Bunlar Yahudiden de yahudicidirler. Küresel Siyonizm’in dünyayı ele geçirmesi için var güçleriyle saldıranlar, işte bunlardır.

                         Rüstem KOCADURMUŞOĞLU- Bilge Ata Ξ̲̅ TÜRKİYE Ξ̲̅

                                                                  

FEBOS'TAN HOROS; HORUS GÖZÜNE GEÇİŞ SÜRECİ

 

        Güneydoğu Avrupa'da Yurt tutan Türk Boy ve oymakları, Grekleştikten yani Yunanlılarla karışıp eridikten sonra, BEBEK sözünü FEBOS olarak söylemeye başladılar. Bu olay, bu Türk Boy ve Oymaklarının Grek dilini benimsemeye başladıkları ve öz Türk kimliklerinden dönüşerek, GENETİK kayma başladığında oldu. Yunanlılaşan Brintler, Kar'lar ve İrkunt'ların dilindeki FEBOS>HORUS sözü, Angleşlerce, yankelerce Kızılderili Kıtasında daha etkin bir gözetleme aracı olarak uygulanmaya başlandı. Ön Türklerin bir inanışı olan bu GÖZ BEBEĞİ inancı, orada keskin bir gözetleme ve Dünya'yı ele geçirme aracı hâline getirildi. Bu GÖZE; HORUS unvanını, ön Türk'ler vermişlerdi. Şimdi bu Göz, Evanjeliklerin Dünyayı ele geçirme sembolü oldu.

                                    Rüstem KOCADURMUŞOĞLU- Bilge Ata Ξ̲̅ TÜRKİYE Ξ̲̅                                                                                            

        AMERİKALILARIN BİR DOLARI VE HORUS’UN GÖZÜ

 

 

ONE DOLLAR HORUS GÖZÜ, DÜNYA'YI GÖZETLLİYOR 1895

                            

                         Rüstem KOCADURMUŞOĞLU- Bilge Ata Ξ̲̅ TÜRKİYE Ξ̲̅

                                                                                        

        Febos Gözünü bir dolarlık kâğıt paralarının üstüne işleyerek her an hatırda tutmaya ve bu inancın para, yani güç ile olacağını, bu araç ile zinde tutmak amacıyla, bu şekilde uygulamak istemektedirler. Bir doların çıkış tarihi ise 1895 yılını gösteriyor. Bu tarih ABD nin nerede ise Kızılderili Kıtasında bir güç haline geldiği dönemlere rastlıyor. Para ve teknik buluşları ele geçiren Britanlar, uzay'a gönderdikleri, gözetleme uyduları ile bu göz sayesinde dünyayı gözetlemekte oldukları gibi, para'yla tutulmuş yerli ve yabancı çaşıtlarla da dünya uluslarının iç bünyelerini gözetlemektedirler.

        “Bu sembollerin Birleşik Devletlerle nasıl bağdaştığına ilişkin düşünceleri sorulduğunda Brown şöyle yanıtlıyor:

        “Başka hiçbir şeyin paramız üzerindeki varlığı, bu kadar dikkate değer olamaz....Üçgen'in içindeki göz, ' kardeşliğin' her şeyi görüp içine süzülebileceğini anlatan İlluminati' den {Aydınlanma} alınmış bir pagan sembolüdür.” 5

……………………………………………………………

            5} Dan Brown Süleyman'ın anahtarı ve Şifresi Greg Taylor. Mia Bas. Yay.Tan. Hiz. Tic. Ltd. Şti. İstanbul Çeviren Zeynep Dinçerler. 2005 S=9

 

        Dan Brown -üçgen'in içindeki göz'ün İlluminati'den alındığını söylüyor. İllumünati'nin ise=Aydınlanma anlamına olduğunu açıklıyor.” Oysa İllumünati’nin bir bu anlamı bir de karşıt anlamı vardır. Bu anlamları birlikte görelim:

        “İl.lu.mi.nate {il'umineyt} f.  aydınlanmak, kandillerle donatmak.

İl.lu.sion {ilu.jin} i. Hayâl, hülya, aldanma, kuruntu, hile, “6

…………………………………………………………………….

6} İngilizce Türkçe Redhouse Sözlüğü age. S=483

 

        Greg Taylorun alıntıladığı, “İlluminati“ terimi hakkındaki açıklamasını gördükten sonra, bu açıklamanın eksik yapıldığı anlaşıldığından bu eksikliği gidermek için aşağıdaki açıklamayı yapmak gereğini duydum:  Evrende ister nesnel varlıklar olsun, isterse tinsel yani ruhsal, manevi varlıklar olsun her konu karşıtları ile tanınır. “İlluminati;'nin aydınlanma” anlamına olduğunu açıklayan Dan Brawn, bunun karşıt anlamları hakkında bir görüş bildirmiyor. Oysa bu sözün karşıt anlamlarının ne demek olduğunu da ortaya koymalıydı. İlluminati'nin: Aydınlanma anlamının karşıtı:” Yanılma, yanıltılma, hayâl, hülya ve aldanma” kavramlarıdır. Yukarıdaki belgelere dikkatle bakıldığında her iki sözün de “ İllumin “ sözünden oluştuğu apaçık görülüyor. Buna dair bir örnek hem Hıristiyanlarda, hem de biz Müslümanlarda aynı sözlerin karşıt anlamlarda kullanılmakta olduğudur.

        “Mesih İsa” sözü, Hz. İsa {s.a.v}'yı anlatırken, “ Mesih Deccal “ sözü, Hz. İsa karşıtı, yani “Deccal” demektir.  Hıristiyanlarda da “Crist;” sözü, Hz. İsa demek iken, “Anti Crist,”  İsa karşıtı yani “ Deccal “ demektir.

        M.S. 16 y. yılın başlarında Alman Martin Luther Papa'yı:  “Anti Crist “ likle suçladı. Yani İsa'ya karşı, sahte İsa anlamına gelir. İsa karşıtı; “ DECCAL ” demektir. Buna göre: “ İlluminati: Aydınlanmak demek ise; İllusion: yanılma, hayal, hülya ve kuruntu”  demektir ki, bu da karanlık, aldatma, sahtekârlık yapma demektir. Şu hale göre; “ Horus'un gözü ” ile ilgili bütün savlar, bu anlamda gerçeğini yitirmiş, esprisini korkunç bir yalan ve aldatma düzenine terk etmiş bir kavram olmuş oluyor. Buna göre ise “Horus Gözü,” ülkeleri, Ülkemizi, İnsanları, İnsanlarımızı, kandırmaya, toplumları ve Toplumumuzu fikren, ruhen, bozmaya, eğriyi doğru, doğruyu eğri, hakkı batıl, batılı hak yerine geçirmeye, inançları, imanları, töreleri, alt-üst etmeye, Milli değerleri mahvetmeye, kardeşlik bağlarını kopartmaya, Din duygularını sömürmeye, doğru düşünmeyi eğriye çevirmeye, ahlâk sistemlerini felç etmeye, karalamaya ve karartmaya yönelik eylemleri desteklemeye çalışan bir SİSTEM'İN GÖZÜ demektir. ABD’li bilginler buna DECCAL'IN veya ŞEYTAN'IN GÖZÜ demekteler. Buna göre İlluminati, yani “Horus'un Gözü,” şer güçlerinin insanlık âlemini ele geçirmek için ortaya koymuş oldukları bir şer halkasıdır ki, bu “Göz Deccal” 'ın Gözünden başka bir şey değildir. Bir Hadis-i Şerife göre Deccal: Yalan üretecek, Sistemini yalan üzerine kuracaktır. Onun doğru dediği eğri, eğri dediği de doğru anlamına gelecektir. Kim ona inanır ise, yokluğa, hiçliğe, tükenmişliğe inanmış demektir. “Horus Gözü” de yalan üzerine kurulmuş kölelik düzenidir.

                       Rüstem KOCADURMUŞOĞLU- Bilge Ata Ξ̲̅ TÜRKİYE Ξ̲̅

                                                                                       

“ BÜYÜLÜ VEYA HERŞEYİ GÖREN GÖZ ”

 

        “Her şeyi gören Tanrının Gözüne ” karşılık gnosisin mason ilâh'ının her şeyi gören 'büyülü' gözü. Bu sembol aynı gözle masonik tanıma işareti olarak ta kullanılabilir. ' EĞİK BAKIŞ '  bakmakta.

        Gnosisi'in hiyerarşik düzeninde herşeyi gören göz, ' merkez gnosis ' durumunda pramidin ucunda bulunan, ' bilenlere ' mahsustur. Bu pramide bütün insanlar dâhildir. Gnosisi'in hiyerarşik yapısından her şeyi gören göz, sadece bilginlere aittir ki, bunlar da çekirdek gnosis olarak pramidin ucunu oluştururlar.

        “1. Hayvan”  masonları.“

“2. Hayvan” olarak temsil ederler. 

Bu, vahiy 13, 17, 18 tarafından son zamanların insanları hakkında haber verir.

        17. Hayvan işaretini, ismini ve sayısının adını taşımayan hiç kimse alıp satamamalı.

        18. Burada hikmet şarttır. Kimin aklı varsa hayvanın sayısını hesaplasın; zira ki o bir insanın sayısıdır. Bu sayı da 666'dır. {En sonuncusu 666 rakamıdır, bu da Şeytan'ın rakamıdır. Bu şeytan tarafından zorlanan zamanımızın 3 prensibini dile getirir:

a}Entellektüellik,

b}İşlerlik,

c}İlericilik, {Bak: HansDasUltimatımGottes, ChristianaVerlag, Stein am Rhein,Sh:148}7

……………………………………………………..

7} Gizli Dünya Devleti Gary ALLEN’ dan Ter: Hakkı YAVUZ. İbrahim AKÇADAĞ: Milli Gazete 1996 İstanbul S: 179

 

        666 rakamı, Hıristiyan dünyasında ön devirlerden kalmadır. Bu rakam İslâm dünyasında Kur’an’ın ayet sayısının rakamı olarak telaffuz edilmiş ise de bu kesinlikle doğru değildir. Onlara göre bir tekerleme halinde söylenen Kur’an’ın ayetlerinin sayısı: 6666 şeklindeki tekerleme, sadece bir yakıştırmadır. Bu sayısal uydurmayı kim nasıl çıkarmışsa çıkarmış, bu sayısal yanlışı bütün Müslümanlar gerçekmiş gibi sanmışlardır. Bir süre önce bazı kişilerce bu uydurma rakama itiraz edilmiştir. 6666 ayet sayısını incelemeden hap gibi ezberleyen kişiler ise ısrarla bu rakamın doğru olduğunu savunmuşlar, arada pek çok gereksiz tartışmalar yaşanmıştır. Hatta bu 6666 rakamının geçersiz olduğunu söyleyen gruplar, daha da ileri giderek: “6666 sayısına ulaşamayan ayetlerin geri kalanı ne oldu?” şeklinde Kur’an âyetlerinin bazılarının kaybolduğuna dair inkâr cihetine gitmeye bile yeltenmişlerdir. İşin gerçeği yukarıda açıkladığımız gibi, 6666 rakamı sadece bir giydirmedir. Ön devirlerden beri sürüp gelen 666 rakamının söyleniş kolaylığından kaynaklanan bu durum, Kur’an ayetlerinin 6.600 rakamına ulaşmasındaki altı, altı, altı söylenişine uygunluğu dolayısı ile bu rakamların ardına bir altı daha eklenerek yapılmış bir hareketten kaynaklanmaktadır. Kur’an ayetleri 6666 olsa ne olur olmasa ne olur? Önemli olan Kur’an ayetlerinin sayısının 6666 olması değil, Kur’an’ın İlâhi Vahiy olarak Hz. Muhammed {s.a.v} Efendimize indirilmiş olmasıdır.

        “Udjat veya “Horus'un gözü”. Eski Mısırlılar için özellikle etkin bir semboldü. Bu motifin örnekleri tapınakların duvarlarında, pramitlerin yazıtlarında bulunsalar da, daha çok yaşayanların üzerlerinde taşıdıkları, ölülerin ise, mumyalarının sargılarına iliştirilen muskalar olarak kullanılmış. İlginç mitolojik kökenleri var. İlah Horus'un, babası Osiris'in katili rakip ilah Seth ile {ilginç bir şekilde bu durum Horus'u “dul kadının oğlu” yapıyor, böylece sorudaki dul da, İlâhe İsis oluyor} savaşı sırasında bir gözünü kaybettiği söylenir.

        Seth gözü parçalara ayırdı. Toth...onları tekrar birleştirmeyi başardı. Toth gözü Horus'a verdi. Horus da gözü öldürülen babası Osiris'e vermek suretiyle onu tekrar hayata döndürdü.

Sağ ve sol göz, her biri kendi anlamlarını taşımakla birlikte, bu sembol anatomik açıdan genellikle sağ göz olarak betimlenir. Horus'un sağ gözüne ' Ra' nın Gözü ' de denir. Bu, güneş ile ahenk içindedir. {Bu yüzden  Hermetik zeminlerde erkeksilik, akılcılık ve bilimi çağrıştırır..} Sol göz ise, Ay ile bağdaştırılır.  Bu yüzden dişilik, sezgi ve Hermetik felsefeye  uygun ezoterik düşünceyi ifade eder.} “8

……………………………………………………..

            4} Gregtaylorage: S=16-17

 

        Yukarıdaki alıntıda işaretlediğimiz ISİS sözü hakkında kısa bir not düşeceğim: Bu ISİS sözü, Tanrı demektir. Türkçe de Is, Id halindedir. ID, Tek anlamınadır. Bu tek, hem sayıda tek, hem de varlıkta tek yani sayılamayan, sıraya gelmeyen tek demektir. Is, Id, It sözü Sami Arapçada korunup kalırken bir H harfi alarak EHAD şekline dönüşmüştür ki, Allah {c.c} hakkında söylendiği zaman, Allah Ehad'dir denilir ki, İhlas Sûresinin ilk ayeti:  -  قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ Kul-Hüve Allah'u EHAD” De ki: O Allah'tır Bir'dir, Tek'tir.” Buradaki EHAD sözü, Bir demektir. Bir ise asal sayıdır. Bölünme, kısımlara ayrılma kabul etmeyen bir niteliktedir. EHAD sözünün kökeni: “ID, IT, IS” sözüdür ve kesinlikle Türkçedir. Bu Türkçe: “ID, IT, IS” sözleri Avrupalı dillerde korunup kaldığında aşağıdaki şekillere girerek korunmuştur. “HİT ve İDOL” Şimdi HİT ve İDOL sözlerini Türk gençleri çok severek kullanıyorlar. Bu sözlerin Türkçe olduğunu açıkladıktan sonra, Avrupalı ve ABD’lilerin kültür bombardımanı ile beslenmiş zavalı gençlerimiz, o takdirde bu sözlerin çağ dışı olduklarını sanarak söylemekten vaz geçecekler mi? Oysa bu sözlere daha da abanmalı, sahip çıkmalılar. Bu iki söz müzikte, dansta, artistlikte, top oyunlarında ileri gitmiş kimseleri putlaştırmak için kullanılmaktadır. Oysa bu sözler kök olarak Tanrı’yı, Allah Azim’üşşan’ı ifade eden sözlerdir, Öz be öz Türkçedir.  

                            Rüstem KOCADURMUŞOĞLU- Bilge Ata Ξ̲̅ TÜRKİYE Ξ̲̅                                                   

“ EDU: TEK” 5

……………………………………….

            5} Sümer Dili ve Grameri Prof. Dr. Mebrure Tosun Prof Dr. Kadriye Yalvaç. TTK. Yay. 1981 Ankara

 

        Sümer Türk'leri “EDU” sözünü hem sayılarda TEK anlamında ve hem de Tanrı yani TEK Allah, olarak kullanmakta idiler. Bu söz Sami Arapların uluslaşmalarından sonra onlarda eski geçmiş devirleri hatırlatmak, Arapların uluslaşmadan önce hangi bir Ulus'un içinden Samileştiklerini belgelemek için bize tarih öncesinden “İZ' imi sür” der gibidir. Bu konularda yaptığımız çalışmalar zaman içinde ömrümüz olursa, bir de Yüce ve Tek Olan “EDU-ID=EHAD “ olan Tanrım izin verirse bunları ve daha nicelerini ortaya koyacağız.  

        HÜVE, zamiri hakkında kısa bir bilgi sunacağım. Hu, Hüve Hüm. Bunlar Sami Arapçanın şahıs zamirleridir. HU zamirine şöyle alıcı gözüyle baktığınızda bizim'si bir koku almıyor musunuz?  Türkçe bazı sözlerin başına bir H harfinin eklendiğini biliyoruz. Katın Hatın gibi. Türkçe; -O- zamirinin başına H harfi geldiği zaman HO  -O- zamiridir. Şirin İlçemiz Tufanbeyli'nin eski adı Höketçe'dir. “O geçe, o yan, demektir. söyleyişte pekiştirmek için HO GEÇE,  haline gelmiştir. –HO- geçeden -H-yı atarsanız –O- geçe kalır.{www.bilgeata.com Kürtçe TIKLAYINIZ}

            İnşallah yakında Afrodit adlı İlâhe’nin köken bilgisini sunacağım. Afrodit adlı İlâhenin Yunanlılıkla bir ilgisinin olmadığını, öz be öz Türkçe olduğunu açıkladığımda, kendilerini Afrodit sayan nice kadınların yüzlerini görmek isterim.

        Paylaşın, Kaynak göstererek  indirin. Bilgi yayılsın.

                                               1999                                                           

                                    Rüstem KOCADURMUŞOĞLU

                          Bilge Ata-Eğitimci Yazar-Teolog-Kökenbilimci 

                                               Ξ̲̅ TÜRKİYE Ξ̲̅                                                                                                                           

 


 
  2025 © Bilge Ata. Tüm Hakları Saklıdır.   Son Güncelleme Tarihi: 05.07.2017Tasarım & Kodlama: -