—FATİH SULTAN MEHMET İLE TRABZONLU ESNAF
Osmanlı Devleti’nde, padişah olacak şehzadeleri çok titiz bir eğitimden geçirirler, onları bu Yüce Devleti yönetecek bilgi ve beceri ile donatırlardı. Bu çalışmaların yapılması için ise İç Anadolu’da en korunaklı İllerimizden birisi olan Amasya’yı merkez olarak seçmişlerdi. Şehzadeler, teorik eğitimi aldıktan sonra onları illerde göreve getiriler, Devlet yönetiminin bütün inceliklerini öğretirlerdi. Şimdi bizim entel takılanlarımızın ağızlarının suyunu akıttıkları ABD li yankelerin Osmanlı Türk Devletinin bu yönetim tarzını kendilerine model olarak seçtiğini keşke bilselerdi. Hoş onlar bunu bilselerdi ne değişirdi? Onlardan pek çoğu yine de kendi kökenlerini örselemekten geri durmazlardı. Hatta ABD’li yankelerin Cumhurbaşkanlarından eski bir artist olan Ronald Reagan adlı ABD Başkanı, Türkiye’den bazı entelleri çağırtmış, onlarla bir yemek vermiş, Konuşma sırasında:
“-Biz devlet olarak sizin atalarınızı taklit ediyoruz. Bütün yönetim sistemimizde sizin atalarınızı model olarak alıyoruz.” deyince ortalıkta bir uğultu olmuş. ABD’li conilerin yeni Başkanı bu uğultunun sebebini sorunca.
“ Mister President!/Sayın Başkan! Bu nasıl olur? Biz gerçek, benzersiz yönetimin sizin yönetiminiz olduğunu biliyorduk. Bizim atalarımız nedir ki, gelmişler, dünyayı işgal etmişler, bize de harap olmuş, yakılmış-yıkılmış bir vatan bırakarak çekilip gitmişler. Oysa bizim için gerçek model sizisiniz. Bizim atalarımız dediğiniz Osmanlılar size nasıl model olabilirler? Osmanlı yönetimi kokuşmuş bir yönetim idi.” diye yanıt vermişler. Bunun üzerin Artist Başkan:
“- Siz ister beğenin, isterseniz beğenmeyin. Bizim Modelimiz Osmanlı Türkleridir. Bu Birleşik devletleri/United State’ yi kurarken Osmanlı Türklerinin yönetim şeklini çok iyi inceledik. Bu devleti ona göre şekillendirdik” demiş ve toplantı bitti diyerek toplantıyı kapatmış.
“ Geçmişlerine söve-söve;
geleceklerine kurmaya çalışanlar,
rüzgâr ekip fırtına içenlere benzerler.“
Bilge Ata
Fatih Sultan Mehmet Han Amasya’daki eğitimini bitirdikten sonra Trabzon Valiliğine atandı. Şehzade Mehmet bir gün halkın içine girmek, onların duygu ve düşüncelerini öğrenmek istedi. Kılık değiştirerek köylü Mehmet kılığına girdi. Genç köylü Mehmet çarşıda gezinirken, bir dükkâna girdi. Bir kilo üzüm istedi. Esnaf üzümü tarttı, delikanlıya verdi. Delikanlı üzümü aldı, parasını ödedi. Kısa bir süre bekledikten sonra bir kilo da fındık almak istedi. Bunun üzerine dükkân sahibi olan esnaf delikanlının elini tutarak parasını cebine koymasını istedi:
“ Bana bak delikanlı! Ben şükürler olsun siftahımı yaptım; evime ekmek götürecek kadar bir şeyler satışımı. Ben sattığım üzümün parasıyla çocuklarımı doyurabilirim. Karşı komşum sabahtan beri siftah yapmadı. Sen fındığı da oradan al. Kusura kalma, sana başka bir şey satamam. O komşum siftah yapmadıkça ben satış yapmayacağım” deyince:
Şehzade Mehmet, ellerini Ulu Tanrıya açarak:
“- Yarabbi! Bu yüce gönüllü milletimiz bu erdemini korudukça, kendi komşusunu kendi özü gibi sevip-kolladıkça, Senin Kutlu İznin ile ben on tane İstanbul’da olsa onları da fethederim.” dedi.
……………………………………………………………………………………………………………………………….
|