Bilge Ata  
Site içi arama :
 
      Ana Sayfa   |   Din   |   Köken Bilimi   |   Güncel Makaleler   |   Araştırmalar   |   Belgeler   |   Hakkımızda   |   İletişim
 
 
 

 
Anket
Amerikalıların Kızılderililere yaptığı soykırım hakkında ne düşünüyorsunuz?
 Evet Soykırım yapmıştır
 Hayır Yapmamıştır
 Kısmi olarak soykırım yapmıştır

 
 
Ziyaretçi İstatistikleri
Aktif: 37
Bugün: 47
Toplam: 1.138.208
 

Baas

                                                             

                                                                                         

                                                                             Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE  

            ARAP BA’AS PARTİLERİ

 

{EL-BA’AS, EL- ARAB- EL İŞTİRAKÎ}

 

ARAP BA'AS PARTİLERİ ve MİŞEL AFLAK

 

        İkinci Dünya Savaşından sonra sömürgecilere, daha doğrusu kapitalizme karşı Araplar arasında bir hoşnutsuzluk baş vermişti. Bu durum Araplarda Marksizm’in yaygınlaşmasının tetikleyicisi oldu. Bunu asıl tetikleyen olay ise Mısırda Cemal Abdünnasır'ın 1956 yılında Süveyş Kanalı'nı Millileştirmesi idi. Cemal Abdünnasır kurduğu Hür Subaylar Örgütüyle 23 Haziran 1952 de kansız bir darbeyle Mısırda iktidarı ele geçirdi. Cemal Abdünnasır’ın iktidarı ele geçirmesiyle Arap gençleri yeni bir fatih, yeni bir kurtarıcı bulmuş gibi oldular. Sömürgeciler tarafından kırılan gururları bu olayla güç kazanmış olacaktı. Abdünnasır Süveyş Kanalını Millileştirince İngilizlerle arası açıldı. Sovyetler Birliği Arap Ülkelerinde etkin bir rakip olarak ortaya çıkmaktaydı. İngiliz emperyalizmine göre Sovyet emperyalizminin tehdidi, özellikle Arap gençliğinin Marksist öğretiye kayma eğilimiydi. Böyle bir durum ise İngiliz emperyalizminin Arapları kaybetmesi demekti.

       Avrupalı ve ABD’li her bir Hıristiyan’ın beyin nöronlarına keşişler, papazlar tarafından Türk–İslâm düşmanlığı kazındığı gibi, {www.bilgeata.com Naumark TIKLAYINIZ} her bir Arap’ın beyin nöronlarına da Türk düşmanlığı kazınmıştı. Arapların beynine kazınan Türk düşmanlığının Arap Lowrence tarafından yapıldığını söylemek abartılı olmazsa da gerçeğin tam ifadesi de olamaz. Buna rağmen Arap Lowrece’nin ve öteki İngiliz ajanlarının etkilerini inkâr etmek konuyu anlamamızı engeller. Bu konunun kökeni az aşağıda açıklanacaktır. İngiliz gizli servisi M16 eliyle Türk düşmanlığı ve İngiliz muhipliğinin yayıldığını da inkâr edemeyiz. Benim Irak’ta bulunduğum devirde Araplar okullarında Türk düşmanlığını ders olarak okutuyorlardı:      

 

a} Cahiliye Devri,

b} Asr-ı Saadet,

c} Halifeler Devri,

d} Emeviler Devri,

e} Abbasiler Devri,

f} Eddevr-ül-Muzlim.

g} Eddevr-ül-Hazır .

 

Son iki madde şu demek, f} Maddesi Karanlık Çağ Türk Çağı anlamınadır. 1097 yılında Türk Selçuklu Kaanı Melikşah Bağdat’ı fethetti. O zaman önemli bir Rafızî gücü bir Türk Paşasının komutasında Bağdat’ı zaptetmiş, Halife Mu’teki Billah’ı Kerbelaya sürgün etmişti. Melikşah Orta Asya’dan gelerek, M.S. 1095 yılında Urfa’yı kuşattı. O yıl Urfa düşmedi. Melikşah yerine Bozan Bey’i bıraktı. Bozan Bey Urfa’yı Fethetti. Bu devirden itibaren Urfalı Türkler, erkek çocuklarına Türkçe BOZAN, kısaltılmışı, BOZO adlarını koydular. Bugün bu adları taşıyan çocukların pek çoğunun ailesi ya Arapça konuşuyor, kendilerini Arap sanıyor, ya Kütçe konuşuyor, kendilerini Kürt sanıyorlar. Şimdilerde bu adları niçin koyduklarını hatırlamasalar da halen bu adlar konulmaktadır. Bu adlar Türk Komutan Paşası BOZAN BEY’İN adından gelir. Bozan Bey, orduları bozduğu için bu adı almıştı. Melik Şah 1097 yılında Bağdat’ı Fethetti. Böylece 8-9 asır sürecek Türk Çağı başlamış oldu. İşte Araplar bu kutlu Türk çağına karanlık çağ dediler. Arapların Türklere karşı kinleri bundan kaynaklanmaktadır. Onlara göre Türkler, Arapların önünü kesmiş, onları geri plana itmişti. Oysa zaten Araplar, kendi çağlarını kendileri bitirmişlerdi. İşte İngilizler bu durumu daha da kaşıyarak aleyhimize bir duvar olarak inşa ettiler.   

İngiliz emperyalistleri, Araplara ne denli kötülük yaparlarsa yapsınlar, Londra’da bir kıytırık İngiliz çıkıp ta:

“Arapların haklarını koruyacağız. Araplara yardım edeceğiz.”  

Türünden ipe-sapa gelmez ucuz gevezelikler yapsa, onun bu lafazanlıkları, Arapların beyninde, Mecnunun beyninde, Leyla’dan gelen aşk namelerinin yapacağı etkiden binlerce kat daha büyük bir heyecan yaratır. O andan itibaren İngilizlere karşı birikmekte olan öfkeleri, Pastörün sütü 100 derecede ısıtıp yeni bir yöntemle birden bire soğuttuğu gibi, Arapların beyinleri de İngilizlere karşı şiddetle soğur. Yeniden İngilizleri yücelerdeki kurtarıcılar olarak kabul etmelerini sağlamaya yeter.

                                                        Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE

        SUUDLU VEHHABİ ARAP TAKSİCİ

 

        Değerli arkadaşım Mehmet Apucu, Hacca gitmişti. Bir arkadaşı ile bir yere gitmek için Suudlu bir Arap taksici ile 50 riyala pazarlık yaparlar. Yola çıktıktan sonra adı geçen yerden daha ileride başka bir yer için taksici ile ayrı bir pazarlık daha yaparlar. İkinci etap için de 50 riyala anlaşırlar. İlk pazarlık yerine vardıklarında ikinci pazarlık yerinin yolunun kapalı olduğunu polisler söyler. Suudlu taksici ikinci 50 riyalı da almak ister. Bunlar: “Bizi götür verelim” dediklerinde Suudlu Vehhabi Müslüman Arap taksici, yol kapalı götüremem der. Buna rağmen bu Suudlu Vehhabi Müslüman Arap taksici ikinci pazarlık yerinin de parasını almak için işi kavgaya götürür. Sonunda gidemediği ikinci pazarlık yerinin parasını alamadan arabasına binerken: “SİZ TÜRKLER, İSRAİL’DEN DAHA ZALİMSİNİZ.” Diye bağırır. Hem suçlu hem güçlü diye buna denir. İki pazarlık yapılmış. Birisine gidilmiş, ikinci pazarlık yerine gidilememiş. Kendilerini koyu Müslüman sanan bu Suudlu Vehhabiler, parayı alınca: “HAY-HAY” alamayınca: “VAY VAY” demekteler. Hak etmiş, hak etmemiş fark etmiyor. Yeter ki para gelsin. Bunların Türklere karşı kinleri, ta 1097 yılına Selçuklu Sultanı Melikşah’ın Bağdat’ı Fethine kadar varıp dayanıyor.

                                                             Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE                                                                               

        MİŞEL AFLAK {MİCHEL AFLAK}

 

        İngilizler, Arap gençlerinin Marksizm’e: ŞÜYU-Î- Komunizm’e yönelme çabalarını gördüklerinde çok büyük bir cür’et eseri olarak Araplara: “EL-BA'AS, EL-ARAB, EL-İŞTİRAKİ=SOSYALİST ARAP BA’ASPARTİLERİ”Nİ kurdurdular. Oysa İngilizler kapitalist emperyalist oldukları halde, aşırı sosyalist bir parti kurduruyorlardı. İlk bakışta BA’AS PARTİLERİNİN bu Kuruluş işleminde bir tezat varmış gibi görünüyordu. Doğrudur. Burada gerçekten bir zıtlık var. Ama onlar: “Çivi çiviyi söker.” prensibini iyi biliyorlardı. Mademki gençlik aşırı sosyalizme kayıyordu, öyle ise İngilizler de: “AL SANA AŞIRI SOSYALİZM, DİYEREK: “BA’AS” PARTİLERİNİ kurdurarak, bugünkü Arap diktatörlerini yetiştirdiler. Arap gençlerini SOSYALİST ARAP BA’AS PARTİSİ’NİN çatısı altında topladılar. BA’AS Partisinin içinden seçtikleri Saddam Hüseyn, Hafız Esat, Muammer Kaddafi gibileri de ihtilaller yaptırarak bu ülkeleri onlara teslim ettiler. Bu tıpkı Türkiye’de –SAĞ-SOL KAVGALARININ ÇIKARILDIĞI DÖNEMLERE BENZEMİYOR MU?

Bu çalışmalar sırasında yaşanan bunun gibi daha nice gariplikler ve tuhaflıklar ortaya saçıldı. Müslüman Arapların içinde Sosyalist görünümlü, genelde “ŞUYÛ-Δ yani “MARKSİST” bir parti kurmaktı. “ŞÜYU-Δ ŞAYİ OLMAK, YAYILMAK, YANİ MAL-MÜLKÜN HERKESİN OLMASI, anlamına ise de uygulama da bu hayaller gerçekleşmemiş, Rusya ve Çin gibi iki büyük ülke Marksizm’i terk etmek zorunda kalmıştır. Arap gençlerinden bir kısmı bu Marksist ideolojiyi o denli abartmışlardı ki, bir kaç erkeğin bir tek kadın almasını bile mübah sayacak kadar uçmuşlardı. Oysa bu tür çılgınlıklar, Müslümanlıktan önceki Araplarda zaten vardı. Bu konuya, Irak’ın başkenti Bağdat Üniversitesinde Yüksek lisansımı yaptığım sırada 1970 li yıllarda bizzat tanık olmuştum. Oysa Cahiliye Araplarında bir kadın, kırk erkekle resmen yaşayabilir, yüklü kaldığı zaman, çocuk kimin derse onun olmak zorunda olurdu. Bu günkü gibi DNA testleri olmadığı için Kadının sözüne itibar edilirdi. Hatta bir kadının kocası ölse, kadın başka yerde bulunsa kocası ölen kadın evine varmadan bir erkek bu kadının evinin üstüne kendi partalını atarsa kadın onun olurdu. Arap tarihi böyle çılgınlıklarla doluydu.

Soner Yalçın, çok erkekli Marksist planının uydurma olduğunu söylüyorsa da Irak’ta, Bağdat Üniversitesinde Yüksek Lisansımı yaparken bunları bizzat gördüm. Suyu Arayan Adam’ı okursa, Şevket Süreyya’nın Moskova’dan gelişinde İstanbul Boğazından girerken yalıları nasıl kapışacaklarını Şevket Süreyya itiraf ediyordu. Hapisteki Doktorun 10 kuruşu bölüştüğünü, yatağı ise kendisine nasıl ayırdığını iyi okusun.

İngilizlerin akıllara durgunluk veren entrikalarından birisi de Müslüman Arap uluslarının BA’AS PARTİLERİNİN başına bir Hıristiyanı Genel Sekreter olarak getirmeleridir. Şimdi;“sıkı durun.” Bütün Ortadoğu’yu Kuzey Afrika’yı derinden etkileyen, bugünkü küresel emperyalist ABD’nin; Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesi adı verilen BOP. Projesinin 2011 yılı başından beri muhalif isyanları veya Muhalif eylemleri şeklinde Kuzey Afrika, Libya, Mısır Tunus, Suriye, Yemen ve öteki Osmanlı Bakayası 22 ülkenin bu uğursuz proje kapsamında çalkalanması, Arap BA’AS Partilerinin kurulmasıyla ilişkilidir.

        Yukarıda; “sıkı durun.” Demiştim. Şimdi daha da sıkı durun. Sosyalist Arap BA’AS Partilerinin başına getirilen Genel Sekreter ve Fikir Babası olan Mişel Aflak’ın, kendisi ve ailesi Hıristiyan görünümlü olmalarına rağmen ANASININ YAHUDİ olmasıdır.

        BA’AS Partilerinin Genel sekreteri kimdi, Mişel Aflak değil miydi? Mişel Aflak kimdi? Hıristiyan bir ailenin oğluydu. Oysa Araplar, bu kişinin anasının kimliğini çok iyi biliyorlardı. Anası Hıristiyan görünümlü bir Yahudi idi. Yahudilikte ise soyun anadan sürmekte olduğunu bütün dünya bilmektedir. Yahudiler Anaerkil idi. BA’AS Partilerini İngilizlerin kurdurduğunu çok iyi bilen bu Araplar, neden BA’AAÇILARIN ardına düştüler? Bu işin altından bir çapanoğlu çıkacağını da bilmiyorlar mıydı?

“Bir MÜ’MİN, elini bir delikte iki kez sokturmaz.“ Hadis-i şerifinin hedefi açıktır. MÜ’MİN, yani gerçekten İNANAN demektir. Araplar ellerini sürekli sokturduklarına göre böylelerine; Kur’an’ı Kerimin diliyle MÜ’MİN değil, sadece MÜSLÜMAN diyebiliyoruz.  

        Bu Müslüman ülkelerin Müslüman kılıklı halkları 1915 te Arap Lowrenc’in fitnelerine nasıl kanmışlar, Din kardeşleri olan Osmanlı Türklerine isyan edip bu emperyalistlerin ardına nasıl düşmüşlerse, şimdi de aynı ferasetsizliği katmerli olarak işlemekteydiler. ARAP BAHARI demek, Arapların emperyalist ABD ile Siyonist İsrail’in boyunduruğu altına girmesi demektir. Bu Projenin en hararetli savunucularından birisi de BAE. Birleşik Arap Emirlikleri Şeyhi; Şeyh Zayed’dir. Öteki Arap ülkelerinin yöneticileri de genellikle bu yoldadır. Onlar küresel emperyalistlerin; “ARAP BAHARI” adını koydukları bu Projeye gönüllü köleler olarak itaat etmeyi genetik Kodlarına yüklenmiş İlâhî bir buyruk saymaktadırlar. Emperyalistler,

        Köle ruhlu Müslümanları, özgürlük vadiyle kandırmanın adını, “ARAP BAHARI” koymuşlar.

        Dünya’daki bütün uluslar, Ataerkil oldukları halde Yahudiler Anaerkildir. “SOSYALİST ARAP BA’AS PARTİSİNİ” bu açıdan incelemeye başladığımızda konuyu daha sağlıklı olarak anlamaya başlarız. İngilizlerin, ARAP BA’AS Partisinin Genel Sekreteri ve fikir babası yaptıkları Mişel Aflak’ın Anası Yahudi kökenli olduğu için bu Partiyi ne Araplar, ne Hıristiyanlar yönetmemekte, bu ihtilâlci Partiyi Siyonistler yönetmekteydiler. Bu bilgileri 1970 li yıllarda Irak’ın Başkenti Bağdat’ta öğrendim. Kerküklü bir Turkman dostum ise:”Ortadoğu’da ne tür olaylar çıkarsa çıksın, hepsinin içinde bir İngiliz parmağı aranmalı” demişti.

                                               Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE                                                                        

 

SLOGANLARIN BENZERLİKLERİ ÇOK ŞAŞIRTICI

 

İhtilâlci bir Parti olan “BA’AS PARTİSİNİN” Genel Sekreterinin yönetiminde pek çok Arap ülkesinde pek çok önderler, ihtilâllerle iktidara getirildiler. Kullandıkları sloganların İttihat Terakki Partisi, Rus İhtilal Partisi Bolşevikler, Nazi Partileri, ABD’li demokrat görünümlü Evangelik Püriten Partiler, bu günkü siyasal partiler, şimdi Arap Muhalifler gibi bütün partilerin söylemleri derlense, aralarında çok az farklılıklar görülecektir:

Kardeşlik,

Eşitlik,

Adalet,

Haklar,

Halklara özgürlük,

Demokrasi,

İleri demokrasi,

İnsan hakları,

Ezilmişlik,

Sömürü,

İnsanca yaşamak,

İşsizlik,

Sömürüye son,

Yoksulluk,

İşçi, İşveren,

Ezenler,

Ezilenler.”

Bu sloganlara Türkiye Başbakanı Recep Erdoğan’ın Arap Baharı şenliklerine katılmak üzere 20 Eylül 2011 de gittiği Mısır, Tunus, ve Libya’da bir de LAİKLİK eklemiştir. Yukarıdaki büyülü sözlerin hepsi diktatörler tarafından iktidara gelmeden önce tepeleme olarak kullanılmıştır. İktidara geldikten sonra ise bunlar unutulmakta, bu küçük diktatörlerin her birisi birer azılı diktatör oluvermektedir. Emperyalistler de; bu diktatörlerin çılgın iktidarlarına son vermek görüntüsünde o ülke halklarını kolayca kışkırtabilmektedirler. Diktatörlerin hepsinin silah zoruyla geldikleri sanılmasın. Bir çoğunun seçimlerle geldiklerini çok iyi biliyoruz. Hitler 5 Mayıs 1933 yılında yapılan Genel Milletvekili seçimlerinde % 44 dolayında bir oy alarak Almanya’da iktidara gelmiş bir demokrat idi. Yukarıdaki büyülü sözleri o da kullanmıştı. Hatta demokrasi ile yönetildiği iddia edilen Bizim Ülkemiz gibi ülkelerde, bu sloganlar parti liderlerince de tepe tepe kullanılmakta ve aynı büyülü etkiyi göstermektedir.

                                            Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE                                                          

 

         OYUN İÇİNDE OYUN, DÜZEN İÇİNDE DÜZEN KURUYORLAR

 

        Cemal Abdünnasır’a Süveyş işgal ettiriliyor. Arap gençliği sosyalizme kaydırılıyor. Araplar Sovyetlere yöneltiliyor, Avrupalı sömürgeci uluslara karşıt oluyorlar. “Sosyalist Arap Ba’as Partileri” kurduruluyor. Bu partilerin başına Hıristiyan görünümlü bir Yahudi getiriliyor. Arap Ba’as Partilerine alınan kişiler, sosyalist ihtilâlci öğreti prensiplerine göre eğitiliyor. Bu partilerin içinden Saddam Hüseyn, Hafız Esat, Muammer Kaddafi gibi ihtilâlci sosyalistler yetiştiriliyor. Ortadoğu’daki iddialara göre: “ABD’nin CİA’SI, İngiliz’in M16’sı, İsrail’in Mossad’ı her türlü desteği sağlayarak Arap Ba’as Partilerini iktidara getiriyorlar. İktidara getirilen BA’AS Partilerinin yöneticileri, koyu diktatörler haline getiriliyor. Halkları ezdikçe ezdiriyorlar. 2011 yılına kadar George Soros ve gönüllü köleleri tarafından muhalifler adı altında eğittikleri köleler, bu diktatörlere karşı ayaklandırılıyorlar. Bundan sonra muhalifler iktidara getirilerek demokrasi, insan hakları adı altında parlamentolar kurulacak. Daha sonra çok partili demokratik sisteme geçilecek. Yeni partilere yeni yasalar ve seçim yasaları çıkartılacak. Bu yasaların hepsi genel başkanların iki dudakları arasına sıkıştırılmış güdümlü bir demokrasi şeklinde uygulanacak. Emperyalistler, bu ülkeleri terörden koruma adı altında askeri birliklerini yerleştirecek. Bu ülkelerin Meclislerine seçilen vekillerin görevi genel başkanlarına itaat etmek üzere pekiştirilecek. Arkasından özelleştirme adı altında yağma ve soygun düzeni başlayacak. Para borsası kurdurularak, borsanın %70 lik hisselerini satın alacaklar. Siyasal iktidarları değiştirmek veya itaat altına almak için borsa ellerinde olacak. 2001 krizinde Türkiye’de olduğu gibi planlarla iktidarları değiştirebilecekler.

        17. Yüzyıldan beri aralıksız olarak süren emperyalist saldırıları, özellikle kumandalı teknolojilerin devreye girmesiyle şimdi yeni boyutlar kazandı. 1950 li yıllardan önce sadece fotoğraf çekebilen, bu fotoğraflarla şantaj yapabilen emperyalist güçlerin beşinci kol ajanları, tele kulak, tele görüntü yöntemleriyle daha donanımlı hale gelmişlerdir.

                                                                          Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE                                                                                                               

SOLUK BENİZLİ GÖKGÖZLÜ AJANLAR

 

Bir konunun altını kalın hatlarla çizmem gerektiğine bütün kalbimle inanıyorum. Bizlere bu ajan sözleri çok okşayıcı, çok gizemli hayat tarzlarıymış gibi geliyor. Bunun emperyalistlerin ürettikleri Holywood filmlerinin beyinlerimizi çalmalarına yönelik senaryoların eseri olduğu akıldan çıkarılmasın. Gizemli, macera dolu bir hayat tarzı şeklinde sunulan bu senaryolar sayesinde gençlerimizden pek çoğunun kendilerine yapılacak: “AJAN OLAMA” tekliflerine sıcak bakabilecekleri unutulmasın. Genç kuşakların Hıristiyan Evangelik, Protestan, Püriten inancına ısındırılmaları ise ajanlık projesinin arkasından başlatılıyor.

Kutsal Vatanımız Anadolu’da ve öteki İslâm ülkelerinde sarı saçlı-soluk benizli, gök gözlü, uzun boylu ajanlar gördünüz mü? Bizler görmüyoruz. Ama Aziz Milletimizin attığı her adımı bu soluk benizliler milimi-milimine biliyorlar. Bizi bildikleri gibi bütün dünyayı da biliyorlar. Bazı aklı kıt kişilerin, “Onlar bizim içimizi teknoloji kullanarak biliyorlar” şeklindeki düşünceleri, gerçeği yansıtmamaktadır. Onların kumandalı teknolojiler kullanmadan da bizim içimizi, dışımızı bildiklerini kim inkâr edebilir? Onların bu sarı ajanları kimlerin yanına gelse onlar, bu soluk benizlilere en ufak bir sır vermezler. O halde Milletimizin gizli sırlarını, neden apaçık biliyorlar? İşte bu düğümü dişimizi kırmadan çözecek bir formülle çözmeliyiz. Aziz Milletimize karşı âdi casusluk yapanlar, aşağılık muhbirler, soluk benizli emperyalistler değil, onların köleleri olan kanı kanımızdan, canı canımızdan olan bizim kendi yurttaşlarımızdır. Çanakkale Savaşlarında Vatanımızın, namus ve şerefimizin kurtulması, İlay’ı Kelimet-ullah- Allah Adının Yüceltilmesi için canlarını kara yerlere serenlerle, şimdi o keferelerin gönüllü köleleri olanların kıyaslanmasını varın sizler yapın. Yüz yıl önce, yüz yıl sonra ne hale geldiğimizi lütfen dikkatle izleyin. O kahramanlar, bu sonuçlar için mi kara topraklara düştüler?

 

ÇANAKKALE’DE, KAPLANLAR GİBİ GÖZÜNÜ KIRPMADAN İŞGALCİ KÂFİRLERİN ÜSTÜNE ATILAN KAHRAMANLARLA, BUGÜN O KÂFİRLERİN GÖNÜLLÜ AJANLIĞINI YAPAN İÇİMİZDEKİ SEFİLLERE BAKTIĞIMIZDA, YÜCE MİLLETİMİZİN VE KUTSAL YURDUMUZUN NE TÜR BELALARLA BOĞUŞTUĞUNU ANLAMAKTA ZORLANMAYIZ.

 

        Oysa Suriye, Libya, Irak devletlerinin başındaki BA’ASÇI diktatörleri, İngiliz-Amerikan=İNGİLAMERİNKO’NUN Tezgâhından çıkmış diktatörlerdi. Yukarıdaki İNGİLAMERİNKO sözü ile aynı kökenden gelmiş İngiliz ve Amerikan İttifakı demektir. Bunlar sürekli ittifak halindedirler.

        ABD’li yöneticilerin neden yargılanmadıkları hakkında kapsamlı bir çalışma yapılması gerekiyor. Yaptığımız tespitlere göre, şimdi faaliyetlerini sürdüren BM. Adlı uluslar arası örgüt, ABD’nin emrine girmiş görünüyor. Bu örgütün daimi üyeleri denilen ABD, Rusya, Fransa, İngiltere ve Çin gibi devletler şu aşamadan sonra iğdiş edilmişlerdir. Bu devletlerin hiç birisi ABD’nin küresel Siyonist yayılmacığının önünde duramıyorlar. Dünyanın jandarmalığını yapma görevi ile yetkilendirilmiş, NATO adlı silahlı örgütte ABD’nin küresel yayılmacığını üstlenmiş durumdadır. Bu itibar ile BM. Adlı uluslar arası örgütün alacağı hiçbir karar ABD’lilerin aleyhinde olamaz.

        SOSYALİST Arap BA’AS Partileri: “El-BA’S, EL-ARAB, EL-İŞTİRAKÎ “ Kurdurulduğunda Araplar, çılgınlar gibi bu partiye koşuşuyorlardı. BA’AS partileri Arapları güya geri kalmışlıktan kurtaracak, bir takım yeni türedi zenginlerin mallarını alarak yoksullara dağıtacak, Araplar kendilerinin efendisi olacaktı. Bu farklı söylemler Araplara öyle çekici geldi ki, sonunda Irak’ta Saddam’ı, Suriye’de Hafız Esat’ı, Libya’da Muammer Kaddafi’yi iktidara getirdiler. Aradan geçen 30-kırk yıl sonra BA’AS Partilerinin söylemlerinin kof çıktığını gördüler. Şimdi BA’AS’ÇILARDAN kurtulmak istiyorlardı. Bu kez de yağmurdan kaçarken doluya hatta tipiye tutuldular. Birinci dünya Savaşında evliyalar gibi önlerinde el pençe divan durdukları emperyalistlerin, ülkelerini sömürdüklerini gördüklerinde iş işten geçmişti. İkinci dünya Savaşından sonra dengeler değişmişti. İngiliz, Fransız gitmiş, bu kez sahneye Rusya Sovyetler Birliği adı altında çıkmıştı. Dünya iki kutuplu bir hale gelmişti. Der’iye Emiri Muhammed Bin Suud’un torunları olan Vehhabiler, 1945 ten sonra kendilerini koruması için ABD’ye boyun kırmışlar, ARAMCO adlı petrol ortaklığını kurmuşlardı. Araplar, emperyalistler görünüşte Arap ülkelerinden çekilince bu kere sudan çıkmış balığa döndüler. Kendilerini yönetemeyen Araplardan bazısı Sovyetlerin, bazısı da ABD’nin güdümüne girdiler. Stalin’in Kars, Ardahan, Boğazları istemesi üzerine o günün Türk yöneticileri de ABD’nin safında yer almak zorunda bırakıldılar. Stalin’in Kars, Ardahan ve Boğazları istemesi, küresel emperyalist ABD ile Sovyetlerin birlikte kurdukları bir komplo olduğuna inanıyorum. İlgili araştırmamı inşallah yakında yayınlayacağım.

       

                                                                    29/Mayıs/2011

                                                          Rüstem KOCADURMUŞOĞLU

                                                              Bilge Ata-Eğitimci Yazar

                                                                 Teolog-Kökenbilimci

                                                                          TÜRKİYE

 


 
  2025 © Bilge Ata. Tüm Hakları Saklıdır.   Son Güncelleme Tarihi: 05.07.2017Tasarım & Kodlama: -